Canım arkadaşım;
Dün hayatımda gördüğüm en değişik ve çılgın rüyalardan birini gördüm. Sabahtan beri bu rüyayı düşünüyorum. Senin de çok ilginç bulacağına eminim.
Rüya başladığında bir çölün ortasında yatıyordum. Baya bir süre etrafta gezindim, belki bir yaşam belirtisi bulurum diye ama başarılı olamadım. Her yer bomboştu. Sadece gökyüzündeki kavurucu güneş, sonsuza kadar uzanıyor gibi duran kumlar ve ben vardım bu koskocaman alanda. Yürümeye devam ettim fakat hala sonuç aynıydı, etrafta hiçbir şey yoktu. Pes edip kumlara uzandım hiçbir şey bulamayınca. Akşam olduğunda çok acıkmış ve susamıştım. Yine etrafta gezmeye başladım, hayatta kalmak için bir şeyler bulmam şarttı. Uzun bir yoldan sonra bir kum tepeciği gördüm. İçimde onu kazmamı söyleyen güçlü bir his vardı. Kazmaya başladıktan kısa bir süre sonra bir lambaya ulaştım. Moralim bozulmuştu, bu lamba benim karnımı doyuramaz, susuzluğumu gideremezdi. Yine de yanıma aldım belki işime yarar diye. Etrafta yemek aramaya devam ediyordum ki lamba elimden kayıp düştü. Üstünü kum kaplamıştı. Kumları elimle lambadan ittim ve bir anda lambadan dumanlar çıkmaya başladı. Dumanların arasından da mavi bir cin çıktı. Tanımam biraz zaman aldı bu tanıdık karakteri. Alaaddin’in ciniydi bu. Tepki vermeme zaman bırakmadan bana o klasik lafını söyledi: ‘Dile benden ne dilersen’. ‘Beni evime geri götür’ dedim. Sonunda o çölden kurtulmuştum ama bir problem vardı, Türkiye yerine Arabistan’daydım. Cinin bir bildiği vardır diye pek sorgulamadım ve önüme çıkan ilk restorana girdim. Tam yemeğimi bitiriyordum ki Jafar ve askerleri restorana sert bir giriş yaptılar. Jafar etrafı biraz süzdükten sonra dik dik bana bakmaya başladı. Sonra yüksek sesle askerlerine komut verdi: ‘Lamba şu kızda!’. Jafar’ın bunu demesiyle bütün askerler üstüme koşmaya başladı. Lambayı kaptığım gibi onlardan kaçmaya başladım. Ne kadar koştum bilmiyorum ama 4 ya da 5 saat gibi gelmişti bana o süre. Sonunda saklanabileceğim bir yer buldum. Lambayı ovaladım ve cin yine bana dileğimi sordu. ‘Beni gerçek evime götür’ dedim. Bir anda o çok özlediğim evimin yanına gelmiştim. Son bir dilek hakkım kalmıştı bunu iyi kullanmalıydım. Mahallede yürümeye başladım ve uzun bir yürüyüş sonrasında ne dileyeceğimi bulmuştum. Tam dileğimi söyleyecektim ki rüya bitti ve uyandım.
Acaba ne dileyecektim. Dünya barışı gibi genel bir şey mi yoksa daha kişisel bir şey mi? Bütün gün son dilek hakkımı neye kullanacağımı düşündüm ve sonunda bir karara ulaştım. Çok genel ve basit bir dilek ama yine de herkesin ihtiyacı olan bir şey bu. Dileğim ‘Kimsenin herhangi bir sebepten dolayı ayrımcılığa uğramadığı ve herkesin eşit olduğu bir dünya.’ olurdu. Günümüzde çoğu kişi gereksiz sebeplerle onlara yapılan ayrımcılıklar yüzünden hayatlarını daha zor bir şekilde yaşıyorlar. Bu ayrımcılık olmasaydı herkesin güzel bir hayat yaşama ihtimali neredeyse aynı olurdu ama maalesef bazı insanların iyi bir hayat yaşama ihtimali çok düşük. Bu insanlara da bir şans verme hakkım olsaydı kesinlikle kullanırdım. Peki senin son dileğin ne olurdu?
Sevgilerimle;
Irmak