Bazı olaylar insan hayatını ve bakış açısını etkiler. İşte ben de iki sene evvel böyle bir olay yaşadım. Sıcak bir Ağustos ayıydı ve arkadaşlarımla bir kafede oturuyor, sohbet ediyorduk. Birinin canı patronuna sıkılmış, hararetle bize derdini anlatıyor ve ne yapması gerektiği konusunda bizden fikir alıyordu. Oturduğumuz Starbucks kafe çok kalabalıktı. Kimileri ders çalışıyor, kimileri kahkaha atarak sohbet ediyor, kimisi sinirli sinirli telefonla konuşuyordu. Arabada unuttuğum telefonumu almak için arabaya gittim ve geldiğimde arkadaşlarımdan biri aceleyle gitmek zorunda kalmıştı.
Artık benim de işyerine dönmem gerektiği için, müsaade istedim ve arabaya yöneldim. Hava sıcak olduğu için ceketimi giymeden yanıma aldım ve cüzdanımı koyuyordum ki, cebimde ‘Hemen beni ara’ yazan bir kağıt parçası buldum. Buruşan kağıtta son rakamı silinmiş bir de numara yazıyordu. Sonunda ünlem olan bu cümle beni tedirgin etmişti. Acaba şakacı arkadaşlarımdan biri bana şaka mı yapıyordu? Diye düşünürken, oturduğumuz ortamın çok da şaka yapmaya müsait olmadığını hatırladım. Kimdi bu notu bırakan? Hangi duygularla yazmıştı bu notu? Benden bir şey mi istiyordu acaba? Acilen yardıma mı ihtiyacı vardı? Bir anda onlarca soru kafamı kemirmeye başladı. Geç kalıp, yardım edememe endişesi yaşamaya başladım.
Cebimdeki kağıtta son numara çıkmadığı için çaresizdim. Tek tek her numarayı denemeye başladım. Numaralardan bir tanesi cevap vermiyordu. Bu denemelerin bir kısmıyla bazı sayıları eleyebildim. Cevap vermeyen numaraları tekrar tekrar aradım. Bu mesajı düşünürken, bir türlü yaptığımı işe de konsantre olamıyordum. Ertesi sabah uyanır uyanmaz tekrar kalan numaraları çevirmeye devam ettim. Israrla numaralardan biri cevap vermiyordu. Daha sonra aynı numarayı çevirdiğimde; ‘Aradığınız numaraya ulaşılamıyor’ diye dijital bir ses geldi. Acaba şarjı mı bitmişti? Ya da yardıma ihtiyacı olan insana ulaşmak için geç mi kalmıştım?
Aradan iki gün geçti ve ben hala o numaraya ulaşamıyor ısrarla tekrar tekrar arıyordum. Eskisi kadar merak etmiyordum galiba. Konuyu arkadaşlarımla paylaşıp, bunun onlar tarafından yapılan bir şaka mı olduğunu sorguladım fakat hepsi böyle bir şaka yapmayacaklarını söyledi. Onlar da merak etmeye başlamıştı. Ayrıcı bu kağıdı kim, ne zaman, nerede ve nasıl cebime koymuştu bunu da bir türlü çözemiyordum.
Sosyal medyadaki dijital dostlarıma da benzer bir olay yaşayıp yaşamadıklarını sordum çünkü zaman zaman böyle sosyal şakalar da yapılıyordu. Maalesef kimsenin buna benzer yaşadığı bir tecrübe olmadığını anladım. Aradan bir hafta geçti ve ben gene o numarayı çevirdim. Bu sefer telefon kapalı değildi. Üç kere çaldıktan sonra, telefonu açan kişi; ‘Buyrun ben emniyet amiri Rıza Soylu’ dedi. Ben yaşadığım olayı ve niye aradığımı anlattım. Polis memuru, bu telefonun sahibinin kaldırımda cesedini bulduklarını ve cinayeti araştırdıklarını paylaştı. Kanım donmuştu ve yaşadığım olayın etkisinden aylarca kurtulamadım. Hala neden o mesajın benim cebime konulduğu ve o zavallı adamın neden öldürüldüğü gizemini korumaktadır.