Amerika 1800 yılları içerisinde yerel kızılderili kabilelerinin satın aldığı ya da ilhak ettiği topraklardan oluşmaktaydı. 1873’te Van Der Linde çetesinin önemli üyelerinden olan John Marston doğmuştu. John Marston’un babası Amerika’ya giden bir teknenin batması sonucuyla hayatını kaybetmiştir. Annesi ise John’u doğururken hayatını kaybetmiştir.
John, 17 yaşına kadar yetimhanede kalmıştı. Bir noktada John, Van Der Linde’nin çetesine katılmıştı. Dutch, John’a silah kullanmayı, okumayı ve “batıyı yönetmeyi” öğretmişti. John çetenin bir parçası olmuştu ve çetenin zenginlerden çalmasına yardım etmişti. Çetenin diğer üyeleri olan Bill Williamson ve Javier Escuella ile ortak olmuştu.
1899’da bir ara, John çetenin bir banka soygununda yaralanmıştı ve çete onu ölüme terk edilmişti. Fakat John hayatta kalmayı başarmıştı. John çetenin yaşadığı kampa döndüğü zaman ise çete üyelerinin, birbirlerine silah çektiklerine şahit olmuştu. John ise tam araya girecekken, kamp kurşun yağmuruna tutulmuştu. Ateşi açan Pinkerton Dedektif Bürosu’nun adamlarıydı. John Arthur Morgan’ın yardımı ve fedakarlığı sayesinde, Beecher’s Hope’ta ailesi için daha iyi bir yaşam sürdürmek üzere hayatta kalmayı başarmıştı. John’un eski bir aile dostu olan Mack ve bir arkadaşı olan Charles’ın çiftliği inşa etmek üzere Beecher’s Hope adındaki araziyi satın aldılar ve çiftliklerinde onlara yardım etmesi için Mack’i tuttular. John’un İsimsiz bir kızı ve Jack adında bir oğlu vardı. 1908’e yakın bir yerde kızı bilinmeyen bir hastalıktan ölmüştü.
Aradan bir yıl geçmeden eski Pinkerton dedektifi fakat şimdi ise, hükümet ajanı olan Edgar Ross, John’un ailesini kaçırdı ve John’dan Van Der Linde çetesinin eski üyeleri olan Dutch van der Linde, Bill Williamson ve Javier Escuella’yı avlamasını istemişti. Edger John’a bunu yapmassa ailesine katledeceğini, söylemişti. John Blackwater’da bir trene binmişti ve eskiden birlikte yaşadığı eski çete üyelerini aramak ve ailesini kurtarmak için New Austin’e gitmişti. John, Bill Williamson’ı bulmak için Armadillo’ya gitmişti fakat orada bulamamıştı. Ardından ise Bill’e ulaşmak için Fort Mercer’a gitmişti. Bill’i bulduğu zaman ise Bill’i barışçıl bir şekilde vazgeçmesi için ikna etmeye çalışmıştı. John vurulup ölüme terk edilmişti. John ölüme terk edildiği gece ise Bonnie MacFarlane ve Amos tarafından bulunmuştu. John’u alıp evlerine götürmüşlerdi. John uyandığında ise geceyi bekleyip, Fort Mercer’e saldırmıştı. Bill ise oradan sağ çıkıp Meksika’ya Javier Escuella’nın yanına kaçmıştı.
Escuella ve Bill Williamson bir posta arabasıyla kaçmışlardır, ancak John Marston tarafından çabucak vurularak öldürülmüşlerdir. Sonrasında John, Edgar Ross ile buluşmak için West Elizabeth’e geri dönmüştür. Geri döndüğünde ise Ross, John onun isteklerini yaptığı için onu ve ailesini rahat bırakacağını söylemiştir. John, özellikle ailesi tehdit edildiğinde, sinirlendiğini göstermekteydi. Buna iyi bir örnek, Nigel West Dickens’ın John’a yardım etmekten kaçmaya çalışması, John’un bazen onu şöyle söyleyerek tehdit etmesiydi: Bana bir önyargı verin dünyayı yerinden oynatayım.