Sorgulayan İzleyiciler

Mutlaka sizi düşünmeye iten, etkisinden çıkamadığınız hatta birkaç kere izleseniz bile hala aklınızın ermediği filmler vardır. Sizce bunlar sizin olaylara bakış açınızı etkiliyor mudur? Ya da sadece filmin konusu mu yoksa karakterlerin davranışları da sizi gerçek hayatta etkiliyor olabilir mi? Eğer bir film sizde bu tarz duygu ve düşünceleri uyandırıyorsa film amacına ulaşmıştır.

Bir film yazarı, ortaya bir film çıkarırken tek amacı sizi eğlendirmesi değildir. Aynı zamanda bir filmin öğretici de olması gerekir. Öğretici denilince aklınıza sadece belgesel tarzı filmler gelmesin. Bir komedi filminden de ders çıkartabilirsiniz, bir korku filminden de. İzlerken size farklı düşünceler aşılıyorsa veya bazı durumlara farklı bir bakış açısından bakmanızı sağlıyorsa bu film iyi yazılmış ve iyi yönetilmiştir. Ancak sadece konu ve yazar bu duyguları size hissettiremez. Aynı zamanda filmde yer alan oyuncuların karakterleri nasıl yansıttıkları, ses efektleri ve müzikler de çok önemli bir rol oynar. Bizi bambaşka dünyalara taşıyarak filmin içinde gibi düşünmemizi sağlarlar.

Oldukça heyecan verici ve anlaşılması zor bir felsefenin zekice bir birleşimi olan Matrix, algıladığımız gerçekliğe meydan okuyan bir filmdir. İzleyici izlerken kendine “Ya gerçekten böyle ise?” diye sormadan edemiyor. Çoğu insan Matrix izledikten sonra dünyayı ve gerçekliği sorgular. Bu da bir filmin, insanların düşünce tarzını ne kadar kolay etkileyebildiğini gösteriyor. “Gerçek nedir? Gerçeği nasıl tanımlarsınız?” gibi sorular film boyunca seyircilerin aklına yerleşen sorulardır. Matrix gibi akıllıca çekilmiş filmler insanları sorgulamaya ve farklı düşünmeye iter. “Eğer gerçek hissedebildiğiniz, koklayabildiğiniz, tadabildiğiniz ve görebildiğiniz şeyse, o zaman gerçek sadece beyniniz tarafından yorumlanan elektrik sinyalleridir.” gibi felsefik düşünceleri izleyicinin beynine fark ettirmeden yerleştirir.

Bir başka örnek olarak ise Dövüş Klübü filmini verebilirim. Brad Pitt ve Helena Bohem Carter gibi birçok ünlü oyuncunun yer aldığı bu filmde de izleyiciye çok fazla mesaj bulunuyor. Seyirciyi, “Biz gerçekten de başkalarının olduğumuza inandığı kişiler miyiz?” sorusuna yöneltiyor. Aynı zamanda kapitalizm, tüketim toplumu ve materyalizm konularını derinden ele alıyor. Filmin yöneticisi David Fincher, izleyiciye filmdeki düşünceleri; karakterlerin özellikleri ve harika oyuncu seçimleriyle aşılamayı başarmıştır.

İlk başta insanları eğlendirme amacıyla başlayan bu sektör artık dünyanın bir ucundan diğer ucuna ulaşabilmek için kullanılıyor. Irkçılıktan tutun küresel ısınmaya kadar her türlü problemi filmlere yansıtıp toplumlara farkındalık kazandırmayı hedefliyorlar. Örneğin, ırkçılığa uğrayan bir insanın bakış açısından bir film çekip insanların empati yapmasını sağlıyorlar.

Siz fark etseniz de fark etmeseniz de her filmin altında bir mesaj yatar ve filmin çekilmesindeki asıl amaç bu mesajın topluma iletilebilmesidir. Filmler gelişmeye yatkın bir toplumdaki en iyi iletişim araçlarından biridir. İyi bir film, izleyen kişinin düşünce tarzını değiştirme gücüne sahiptir.

(Visited 17 times, 1 visits today)