Türk kültüründe yardımlaşma önemli bir yere sahiptir. Bunu gösteren pek çok atasözümüz vardır. Bunlardan biri de “Bir elin nesi var, ik, elin sesi var.” atasözüdür. Kültürümüze ve pek çok başka insana göre verilen bir görevi tamamlamak için yardım edecek insanlara ihtiyaç vardır. Herkes yardıma ihtiyaç duyabilir, peki bu yardım gerçekten işe yarar mıdır?
Max Ringelmann’ a göre bir gruptaki üye sayısı arttıkça üretkenlik düşer. Düşündüğümüzde gruptaki kişi sayısı arttıkça liderin kontrol etmesi gereken kişi sayısı da artar dolayısıyla kontrol edilemeyen kişi olasılığı da artar ve en sonunda sosyal kaytarma ortaya çıkar. Bireylerin çaba ve motivasyonları azalır ve belki iki kişinin bir haftasını alacak bir görev yedi kişinin iki haftasını alır ve yedi kişi ortaya daha kötü bir ürün çıkarır. Aslında çok kompleks düşünmeye gerek yok: Sosyal ilişkilerimize bile baktığımızda kişi sayısının değil, kalitesinin önemli olduğunu görebiliriz. İnsanlar birbirlerini birebir kaldıklarında daha kolay ifade ederler, karşılarındakileri daha iyi dinlerler. Enerjilerini tek kişiye odakladıkları için verim de daha fazla olur. Kişi sayısı arttıkça kişi başına gösterilen ilgi azalır.
İnsanın doğası gereği farklı edilmeyi sever. Dolayısıyla verdikleri büyük çabanın kalabalıkta fark edilmeyeceğini düşünen insanlar ellerinden geleni yapmazlar. Verdikleri çaba sonucu bekledikleri ilgi ve tebriği alamayan çoğu insan çabasının gereksiz olmadığını anlayacak zekaya sahip değildir. Aynı şekilde bencil insan yapısı çıkan ürün ya da sonucun eşit şekilde herkese yansımasını haksızlık olarak görür çünkü tüm krediyi kendisine ister. Ayrıca çoğu durumda grup üyesi grubun kalabalığına güvenip kaytarır ve görevini yerine getirmez.
Sonuç olarak, gerek insanın bencilliğinden gerek tembelliğinden gerek zeka geriliğinden ötürü işten kaytarmayı tercih eder. Her şeye ve herkese hakim olabilen bir lider olmadan kendinin farkında olmayan ve sorumsuz bireyler elbet ortaya bir ürün çıkarabilir fakat bu süreç asla verimli olamaz.