Dünyada 7000 civarında dil olduğu bilinmektedir. Bu dillerin yaklaşık 3000 tanesinin tükenme tehlikesi altında olduğunu tahmin ediyor filologlar ve diğer uzmanlar. “Tükenme” kelimesi bu bağlamda kullanıldığında garipseyebiliriz. Bunun nedeni tükenme kelimesinin çoğunlukla hayvanlar ve canlılar için kullanılmasıdır. Peki, diller ve canlılar bu kadar farklıyken neden uzmanlar dil için “tükenme” kelimesini kullanmıştır ?
Diller de canlıdırlar. Bir ihtiyaç neticesinde oluşurlar, gelişirler ve bazı diller için ölüm de bir gerçektir. Doğadaki tek kesin şey değişimdir ve diller de bu değişimden mahrum kalamaz. Değişimi kabul etmeyen diller tarihe karışacaktır.
Bu durum için en iyi örnek Latincedir. Yüzyıllar boyunca dünyada hüküm sürmüş bu dilin unutulması o dönemdeki insanlar için gelmiş geçmiş en güçlü devlet olan Roma İmparatorluğu’nun yıkılması kadar olanaksız geliyordu. Ama neticede bu iki olay da aynı nedenden dolayı gerçekleşti: değişime kapalılık. Yani bir dilin başka bir dilden kendisinde geçerli bir karşılığı olmayan bir kelimeyi alıp kendi gramer ve konuşma dili kurallarına göre kullanması bir dili yozlaştırmaz aksine o dilin payidar olacağının bir garantisidir. Bu durum için örnek ararsak kendi dilimiz yeter de artar. TDK’nin tahminine göre Türkçede bulunan yaklaşık 110 bin kelimenin 14 bini yabancı kökenlidir. Bu kelimelerin günlük konuşma dilinde olmayan yalnızca sanat çevrelerinde kullanılan kelimeler olduğunu düşünebilirsiniz ama durum böyle değildir. Mesela “çiçek” kelimesinin aslının Türkçe olmadığını biliyor muydunuz ? Bu kelimenin kökenin Arapçadır. Ama çiçek kelimesinin geçerli bir karşılığı olmadığını gören Türk halkı kendine en yakın karşılığı bulup kendi kurallarına göre kullanmayı seçmiştir. Ve bu süreç sonucunda “çiçek” kelimesi “merhaba” kelimesi kadar Türkçe olmuştur. Bunun birçok örneğini sıralayabiliriz: balo,berber,conta… Ama kelime alışverişi hiçbir zaman tek yönlü olmamıştır. Türkçe de yabancı dillere birçok kelime vermiştir. Bunun en iyi bilinen örnekleri Türkiye’nin zengin yemek kültüründen gelmektedir : baklava,bulgur,yoğurt… Yoğurt örneğinden gidersek İngilizlerin sütün mayalanmasıyla oluşan bu yemek için kendi dillerinde bir karşılıkları yoktu. İngiliz halkı da yoğurt kelimesini kendi gramer ve konuşma kurallarına göre değiştirerek “yoghurt” kelimesini kullanmışlardır. Bu kelime artık herhangi başka İngilizce bir kelime kadar İngilizce olmuştur.
Bunun adı dil gelişimidir ve doğaldır. Önceden de belirttiğim gibi gelişmeyen diller geçmişte kalmaya mahkumdur ama geçmişte kalmaya mahkum olan başka diller de vardır. Bunlar yozlaşmış olan dillerdir. Dil gelişimini dil yozlaşmasından ayıran temel özellik dil yozlaşmasında alınan kelimenin zaten geçerli bir karşılığı olmasıdır. “Tasarım” yerine “dizayn”, “tamam” yerine “okey” demek dil gelişimi sayılamaz. Modern çağda bu kelimelerin sayısı her geçen gün artıyor ve dilimize eklenen her yeni yabancı kelimeyle dilimizin ömrü kısalıyor. Küçük bir ada ülkesi olan Nauru bunun en iyi örneğidir. Nauru dilini konuşan kişi sayısının her geçen gün azalmasıyla bu dilin ömrünün sonuna ulaşmasına az kaldığını söyleyebiliriz. Bu yabancı kelimeler kendilerine öyle bir yer ediyor ki çoğumuz kullanıldıklarında bunu anlamıyoruz. Mesela Türkçe bir karşılığı olan “modern” kelimesini bu yazımda kullandığımda kaçınız bunu fark edebildi ?
Dil kültürdür. Bir bölgenin töreleri, ahlakı ve kültürünü oluşturan diğer tüm ögelerin bir yansımasıdır dil. Atatürk’ün de dediği gibi : Milletin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.”. Dil gelişimi ve küreselleşme adı altında sunulan dil yozlaşması kültürlere karşı bir saldırıdır. Geçmişte asker ve silahla etkisini yaymaya çalışan Batı, artık dillerini kullanarak ülkeleri himayesi altına alıyor. Bu tabii ki daha etkili bir yöntemdir! Birbiriyle kendi dillerinde iletişim kuramayan bir milletin kendini savunduğu ne zaman görülmüş ?
Napolyon’un da dediği gibi: “Bir ülkeyi himayeniz altına almak istiyorsanız dilleri ile başlayın.” Bunun geçmişte kalan bir olay olduğunu düşünmeyin. Bunun şu an gerçekleşen örnekleri var. Çin hükümetinin kendi kültürünü empoze etmek istediği Uygur halkına uyguladığı ilk yaptırım dillerini yasaklamaktı. Bundan çıkarabiliriz ki dil savunması, vatan savunmasıdır ve dillerde yabancı kelime kullanılması küreselleşme değil emperyalizmdir.