Çok neşeli bir gündü, yılbaşına sadece yarım saat kalmıştı. Berk ve kardeşi Ela pencereden dışarı bakıp karın yumuşakça yere düşmesini izliyorlardı. Anneleri yemekleri hazırlıyor, babaları da izleyecekleri filmin CD’sini bulmaya çalışıyordu. “Berk, Ela! Gelin de bana yardım edin.” dedi anneleri. Berk ve Ela koşarak mutfağa gittiler. Mutfağa girdiklerinde onları kocaman bir hindi bekliyordu. Berk ve Ela sevinerek hindiyi salondaki yemek masasına taşıdılar. Herkes masaya oturdu ve yemeye başladılar. “Vay canına anne, uzun zamandır böyle lezzetli bir hindi yememiştim.” dedi Berk, ağzında kocaman bir lokmayla. “Çocuklar! Sadece beş dakika kalmış!” Çabucak yemeye ara verdiler, her yıl yaptıkları gibi hızlıca montlarını giydiler ve kendilerini dışarı attılar. Hep birlikte tam “Jingle Bells’i söyleyeceklerdi ki bir anda havada süzülmeye başladılar. “Anne, ne oluyor!” diye tiz bir çığlık attı Ela. “Bilmiyorum, yok artık! Çocuklar, yukarı bakın!” dedi anneleri. Yukarıda Noel Baba’nın kızağı ve ren geyikleri vardı. Tüm aile büyük bir şaşkınlıkla yukarı bakıyordu ve ne söyleyeceklerini bilemeden öylece bakakalmışlardı. Sessizliği Ela bozdu: “Noel Baba, gerçekmişsin!” diye bağırdı. Havuzda yüzer gibi Ela kızağa ve ren geyiklerine doğru yaklaşmaya çalıştı. Ela kızağın içine doğru bakınca Noel Baba’nın orada olmadığını gördü. “Anne, baba Noel Baba burada değil!” dedi. “Belki evin içindedir.” dedi babası. “Olabilir, hadi eve bakalım!” dedi Berk ve kendisi önde, arkada heyecandan ve meraktan çatlamak üzere olan ailesiyle eve girdiler. Evdeki ışıkların hepsi yanıktı ayrıca yeni süsler eklenmişti. Salona girdiklerinde koltukta kırmızı şapkalı ve giysili, beyaz kemerli, kır saçlı, şişman, kurabiye yiyen ve süt içen bir adam oturuyordu. “Noel Baba!” diye bağırdı bütün aile. “Merry Christmas! Hoohoohoh!” dedi Noel Baba ve uçarak ortalıktan kayboldu.
ÇILGIN BİR YILBAŞI
(Visited 19 times, 1 visits today)