Efsaneye göre yüzyıllar önce iki adanın bitişiğinde oluşan bir mağaraya saklanmıştı büyük hazine. Ulaşılması imkansız olarak nitelendirilmiş, ve öyle de olmuştu. Hazineyi bulma ümidiyle pek çok gezgin evinden ayrılmış fakat bulabilen hatta yaklaşabilen bile olmamıştı. Bir süre sonra da unutulup gitmişti. Oscar medeniyetten uzakta olan Darg kasabasında doğup büyümüştü. Bazı tüccarlar dışında kasabanın dışını gören bile yoktu. Deniz kıyısında kendi kendine yetebilen Darg kasabası Oscar’a fazla küçük gelmişti. Küçük yaşta ailesiyle her deniz kıyısına gittiğine uzaklarda gördüğü adalarda ne olduğunu merak ederdi. Babası Oscar’ın kendisi gibi tüccar olmasını istiyordu fakat o Kristof Kolomb gibi uzak diyarlara açılmak ve yeni yerler keşfetmek istiyordu.
Oscar büyümüş, tüccar yerine gezgin olmak istediğini ailesiyle konuşmuştu. Ailesi tarafından hoş karşılanmamıştı çünkü gezginler para kazanamaz keşif uğruna ölürlerdi. Oscar ailesinin endişelerine kulak asmayarak önce kasabadan çıkıp daha sonra çocukken dinlediği efsanedeki hazineyi bulacaktı. O akşam eşyalarını toplamış, ertesi sabah teslimata giden bir gemiyle birlikte Brung kentine doğru yola çıkmıştı. Orada hazineyle ilgili daha fazla bilgi bulmayı umuyordu. İki gün süren gemi yolculuğu Oscar’a ağır gelmişti, ilk defa gemi yolculuğu yapıyordu. Gemiden iner inmez gördüğü birkaç kişiye herhangi bir şey bilip bilmediklerini sormuştu fakat herkes, söylediğinin efsaneden başka bir şey olmadığını tekrarlıyordu. Oscar o zaman fark etmişti soruları yanlış kişilere sorduğunu, daha yaşlı birilerini bulması gerekiyordu. Kentin merkezine doğru giderken insanlara kentteki en yaşlı, en bilge kişinin nerede olduğunu soruyordu. Herkesten aynı cevap geliyordu, merkezde bulunan bir konaklama merkezi. Oscar konaklama merkezine gelmiş, en alt kattaki barda oturan insanlardan birine bilgeyi sormuştu, adam cevabı köşede oturan yaşlı birini işaret ederek vermişti. Oscar kendisine ve yaşlı adama birer içki alıp yaşlı adamın masasına oturmuştu. Kendisini uzunca tanıtmış, hazineyle ilgili herhangi bir şey bilip bilmediğini sormuştu. Yaşlı adam biraz beklemiş, Oscar’ı baştan sona süzmüş, içkisinden bir yudum almış ve anlatmaya başlamıştı. Aslında hazine hakkında hiçbir şey bulunamamış olması doğru değildi. Hazinenin konumunu gösteren haritayla ilgili kısa da olsa bir ipucu bulunmuştu. Hazinenin sahiplerinden birinin mezarının üstünde farklı bir alfabede yazılmış “Darg’ın yakınlarında büyük dağların en tepesinde” yazısı bulunmuştu fakat ne Darg halkı kasabadan ayrılmış ne de diğer yerler Darg’a ziyarete gelmişti. Kimse Darg’ı duymamıştı, Oscar hariç. Oscar bunu duyunca sevinçle birlikte aynı anda hayal kırıklığına uğramıştı. Bunca zamandır aradığı şey bugüne kadar hiç ayrılmadığı yerdeydi. Hızlı bir şekilde tekrardan limana gitmişti, buraya geldiği tekneye geri binmesi gerekiyordu. Yoksa haftalarca burada kalabilirdi. Şanslıydı ki tüccar hala malzemeleri indiriyordu. Tekneye tekrar binmiş ve geldiği yolu geri gitmişti.
Kasabaya varır varmaz önce evine ardından babası ile eskiden sıklıkla gittikleri dağa doğru yola çıkmıştı. Dağın tepesine kadar hiç çıkmamıştı fakat tepeye doğru gittiğini düşündüğü bir yol vardı. Babası eskiden bu yolun çok tehlikeli olduğunu buradan asla çıkmaması gerektiğini söylerdi. Oscar tırmanmaya başlamıştı, tepeye ulaşması akşamı bulmuştu. Tepede yaşlı adamın gösterdiği alfabe ile yazılmış birkaç kelime ve oklar vardı. Oscar okları takip ederek mağara içerisindeki bir taşa ulaşmıştı. Biraz uğraştıktan sonra taşı kaldırmış altından eski gözüken bir harita bulmuştu. Harita tahmin ettiği gibi hazinenin yerini gösteriyordu. Hava kararmıştı geceyi mağarada geçirmeyi düşünmüştü fakat sonra soğuk olacağını düşünüp tekrar aşağıya, evine inmişti. O gece haritayı güvenli bir yere koyup güzelce uyumuştu. Sabah tekne sahiplerinden birine ikna etmiş ve haritada olan yere doğru yola koyulmuştu. Vardıklarında tekne sahibi Oscar’ı uyandırmıştı. Oscar adayı görür görmez burası olduğunu anlamıştı. Aynı efsanedeki gibiydi. İki büyük dağ ve arasında kalan bir mağara. Oscar koşarak mağaraya girmişti. Mağara boştu, hayal kırıklığına uğramıştı ta ki kumların altında bir parıltı görene kadar. Eliyle kumları kazınca görmüştü hazineyi. Yüzyıllardır kayıp olan hazineyi bulmuştu.