Uh, Sanırım Zamanda Bir Bükülme Yarattım!

Hepimizin küçükken geleceği görme veya gelecekte neler olacağını bilip değiştirme isteği olmuştur eminim ki. Düşünsenize piyango rakamlarını görüp ona göre bilet almak, veya bir buluşu görüp onu önceden yapmak. Bunlar epey havalı ve mükemmel gözüküyor öyle değil mi? Ya da geçmişi değiştirmeyi? Düşünsenize bütün olan savaşlardı durdurma gücü sizde olurdu. Peki, sadece bir tanesini kontrol edebileceğinizi söylesek? Eh, işler o zaman değişiyor sanırım.

Öncelikle: Zamanda yolculuk mümkün mü?

Klasik fizikte, zamanın hareketi aşağı yukarı daha organize bir durumdan daha az organize bir duruma doğru bir hareket olarak tanımlanır. Fizikçiler buna ‘’Entropi’’ adını verdiler. Bu tür bir hareket, yiyeceğin çürümesi veya bir ağacın büyümesi gibi günlük sistemlerde veya basit bir ocakta yemek pişirme sürecinde görülebilir. Genellikle ‘’Zamanın oku’’ olarak adlandırılan zamanın hareketinin bu tek yönlü doğrultusu nedeniyle, çoğu fizikçi zamanda geriye doğru seyahat etmenin fiziğin bilinen bir dizi sürecini, özelliğini ve ilkesini ihlal edeceği ve muhtemelen bilim kurgu dışında neredeyse imkansız hale getireceği konusunda hemfikirdir. Fakat işleri kuantum boyutuna aldığımıza ortalık epey kızışıyor. Kuantumda ‘’Süperpozisyon’’ adı verilen ilke, bir cismin aynı anda 2 yerde ve zaman diliminde olmasını savunur. Yani teknik olarak zamanı bükmeyi ve zamanda yolculuğu mümkün kılar ve bunda bir tuhaflık bulmaz. Bu ilke baz alındığında ‘’Realizm’’ yani evrenin işleyişinin kesinlikle ve tartışmasız bir şekilde klasik fiziğe göre işlediğini savunan ilkesini çürütür. Ama bu yazıyı bilim kurgu üzerine yazdığımdan klasik fiziği bir kenara koymak durumundayım.

Böylece bu yazımızda hem geleceği görüp hem geçmişle oynamayı mümkün kılıyoruz. Eğer bu iki seçenekten, geleceği veya geçmişi değiştirmeyi seçecek olursanız oldukça dikkatli olmak zorundasınız. Zamanla oynamak, onu bükmek kolay ve şakaya vurulacak bir iş değildir. Zaman düzleminde herhangi ufak bir değişiklik yapacak olursanız bu değişiklik bir zincirleme reaksiyona girecektir. Adeta bir çığ gibi büyüye büyüye eninde sonunda devasa bir kar topuna dönüşecektir. Bunun nedeni ise geçmişte ve şu anda yapılan eylemlerin gelecekteki, sonsuza yakın sayıdaki eylemi değiştireceği olmasıdır. İşler daha da derine iniyor tabii ki. Eğer zamanda geri gitmeyi başarıp bir paradoks yapabilirseniz bunu geri almanın bir yolu olmayacaktır. Bunun nedeni ise zamanda geriye gittiğinizde 2. bir zaman çizgisi açmış olmanızdır. Ya da genel adıyla önceden bahsettiğim ‘’Kuantum Süperpozisyon’’dur. Peki madem, geçmişle oynamak bu kadar tehlikeli, neden geleceği görmüyoruz?

Geleceği görmek aslında bizim şu anki ve bundan sonraki davranışlarımızda bir değişikliğe yol açacaktır. Bu ise nedensellik ilkesini yarıp geçmemize sebep olur. Gelecekteki gördüğümüz olaylar bizim geçmişimizi değiştirmemizi, bu ise var olan gerçekliği yıkıp yok etmemize sebep olur. Çünkü gelecekteki bir olaya sebep olan şey, şu an yaptıklarımız. Ve eğer tek 1 gerçeklik var ise; geleceği görüp, normalde olacak olayları değiştirirsek bu ileride yaşanacakları da kökünden değiştirip zamanda gerçek anlamda bir kırılma, bir çukur yaratabilir.

Sonuç olarak bu iki eylemde gerçekliği ve zaman düzlemini yerinden oynatmaya oldukça müsait ve birini seçmeliysek, bütün evreni korumak adına geleceği görmeyi seçiyorum. Bundaki en önemli neden ise, hayatımı o geleceğe göre uyarlayıp, ileri zamanı dünya ve evren için daha uygun bir hale getirmek olurdu. Geçmişi değiştirip bütün bir hikayenin en başından yazılması ve nasıl sonuçlanacağını kontrol edebilmek çok büyük bir baskı ve güç olurdu.

(Visited 12 times, 1 visits today)