Hasan daha 23 yaşındaydı ama hayatının bir anlamı kalmadığından emindi. Evet, İngiltere’de prestiji yüksek bir mühendislik okulna gidebilmişti ve ailesi ondan gurur duyuyordu ama o neredeye hayattan pes edecek duruma gelmişti. Bu okulun zorluğu veya başkalarının ondan beklentileri ile ilgili değil fakat kendi istekleri ve verdiği eski olaylar yüzündeni. Hasan aslında hiçbir zaman mühendis olmak istememişti, aslında ünveristeye bile gideceğini düşünmüyordu. Daha 10 yaşındayken babasıyla beraber her yıl denize gider ve bir tekne kiralayıp saatlerce denizde gezerlerdi. Bu Hasan’ın gerçekten hayattan zevk almasını sağlalara açılmak ve yeni yerler keşfetmek istiyordu. Annesi bu karardan ne kadar da yana olmasa babası sonuna kadar onu destekliyordu. Ne de olsa onu denize tanıştıran oydu ve çocuğunun hayallerinden peşine gitmesi onu da çok mutlu ediyordu.
Ne yazık ki Hasan 15 yaşındayken, yine bu tekne gezilerinden birinde bir fırtına başladı. Babası artık geri dönmeleri gerektiğini söylüyordu fakan Hasan tehilkenin farkında olmadığından ve biraz daha denizde kalmak istediğinden babasını dinlemiyordu. Artık fırtına kuvvetlenince ise geri dönmek için çok geçti, denediler fakat gemi sağa sola sallanıyordu ve kontrol etmek neredesye imkansızdı. Bu sırada Hasan’ın babası da gemi sallandığında denize düşmüş, akıntıya kapılıp bir daha görülmemişti. Fakat Hasan bunun farkında değildi. O gemide kalabilmişti ve ancak fırtında dindikten sonra orada yanlız olduğunu fark etmişti. Nerede lduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Karaya çokta uzak olamazdı bu yüzden birinin yakınlardan geçmesini beklemeye başladı. Yaklaşık 1 saat sonra yoldan geçen başka bir tekne sürücüsü onu buldu ve karaya getirdi. Tabii ki bundan sonra babası için bir arama kurtarma görevi başlatıldı fakat hiçbir zaman onu bulamadılar.
Bu olaydan sonra Hasan çok içe kapanık biri olmaya başladı. Artık sevdiği şeyleri yapmıyor, kimseyle konuşmuyordu. Kendini derslerine gömmüştü, istediği için değil ama başka ne yapabileceğini bilmediği içindi. Yıllar geçti, acısı geçmedi. O günden beri hala denize yaklaşmamıştı bile. Derslerine gömülmesi yararına gelmişti ve yurt dışında bir okula gidebilmişti.
Burada artık dayanamıyordu, bldiği herkesten uzaktı ve anıları onu deli ediyordu. Annesi onun iyi olduğunu düşünüyordu fakat Hasan daha kötü olamazdı. Sonunda ne yapması gerektiğine karar verdi. Zaman geldiğinde telefonunu geride bırakarak okuldan ayrıldı, en yakın tren istasyonuna gitti ve denize doğru yoluna koyuldu. Vardığında eski zamanlar gibi bir tekne kiraladı ve denize açıldı. Belki dakikalar belki saatler geçmişti ve nerede olduğunu bilmiyrdu. Tekneden uzaklara doğru baktı ve olabildiğince büyük bir nefes aldı ve denize atladı. O andan sonrada yukarı çıkmadı, artık babsına tekrar kavuşabilecekti.