Şu An Rüyada Olmadığından Emin misin?

Benim için hiçbir gün sıradan geçmezdi. Her gün yeni bir macera her gün yeni bir koşuşturma. Bazen uyandığımda bir bakmışım dinozorlarla keşifteyiz. Bazen hiç keşfedilmemiş diyarlara gidiyoruz yaverlerimle. Çok ünlü bir mekanda çok pahalı yemekler yerken bile bulduğum oluyor kendimi. En ilginci de ne biliyor musunuz? Ben rüyalarda gezebiliyorum. Evet, evet yanlış duymadınız ben rüyalarda bile gezebiliyorum. Anlayacağınız kadarıyla çok ilginç deneyimler yaşadım bu ahir ömrümde ama en ilginci en maceralısı ve belki de en güzel olanı o soğuk gecenin sabahında yaşandı, o günden sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

 

‘’O gün yine…’’ size o günü anlatmadan önce bir şey sormak istiyorum. Macera sizin için nedir? Ne olursa kendinizi macera yaşamış sayarsınız? İlla olmayan varlıklarla tanışmak ya da birden bire çok zengin olmak mıdır macera sizin için? Ya da sözlükteki gibi ‘’baştan geçen heyecanlı, ilginç olaylar dizisi’’ ibaresinden mi ibarettir? Bir çocuğun tebessümüne sebebiyet vermek, derdi olana derman olmak, çukurdakine el uzatmak. Bunlar birer macera mıdır sizin için?  Ya da gökyüzü, ne zamandan beri gökyüzünü normalleştirdi insanoğlu bilmem. Her baktığınızda büyüleniyorsunuz ama tabi o an canınız gerçekten bakmak isterse. Bakmak var bakmak var. Peki ya güneş, güneşin doğuşunu kaç kere izlediniz hayatınızda? Siz sıcak yatağınızda yatarken ya da hayatın kargaşasına kendinizi kaptırmışken neler olup bitiyor hayatınızda hiç fark ettiniz mi? O yüzden hikayemle tanışmadan önce kendinize bu soruları bir sorun derim. Hayatımda durağan gün sayısının az olduğundan bahsetmiştim. Neden? Dediğinizi duyar gibiyim birinci mesleğimden dolayı tabii ki. Şimdi de birinci mesleğin ne diye soruyorsunuz sıkı durun yakında öğreneceksiniz.

 

O gün yine tam bir curcunayla başlamıştı. Gözlerimi açtığımda elimde notalar dizesi duruyordu. Tamam da ben uyumadan önce müzikle bir bağlantım yoktu. Her zamanki gibi bir iki sayfa kitap okuyup uyumuştum. Tamam bir iki sayfa değil belki biraz daha fazla, tamı tamına 78 sayfa okumuşum çoğunuz için çok olmayabilir ancak bu planda yoktu yani çok yorgundum sadece bir iki sayfa okuyacaktım ama bu William Golding… Kitaplarını elinize aldığınızda bırakmak zor oluyor. Bakın işte müzikle bir bağlantım yok. Bunun için kendime hep çok kızmış, müzik aleti çalabilen insanlara hep hayranlıkla bakmışımdır. Ya da hayatlarını müziğe adamış, müzikle içli dışlı olanlar… Her neyse alışmam lazım bunlara yine bir maceradır diye düşündüm ve suyun içinde olan evimizden balıkları selamladım. Evet evimiz suyun içinde. Ben ve iki yaverim suyun içindeki evimizde yaşıyoruz. Mekanizma odasına doğru yola koyuldum. Buranın çok özel bir tasarımı vardı, karışık kablolar yerine o an ne yapmak istiyorsanız düşünce kabinine giriyor söylenmesi gereken kodu düşünüyor ve otomatik olarak oraya yönlendiriliyorsunuz. ’’2850’’ kodunu zihin denizimin üzerinde tuttum ve evimiz su üstüne çıkmaya başladı. Kuşların şarkıları duyuluyordu. Hoş neredeyse her gün duyardım kuşları ama şu an bir farklı geliyordu. Dalgaların sesleri de melodi gibi gelmeye başladı. Kendi kendime melodi dizeleri oluşturuyor, kafamda piyonalar ve kemanlar dört dönüyordu, neler oluyor bana böyle. O sırada yaverlerimden Efe’nin sesini duydum. ‘’Müzik dehası olmak nasıl?’’ diyerek mekanizma odasına geldi. Şok içinde ‘’Günlerdir sayıkladığın yeni deneyim buydu demek bu, bu çok garip!’’ diyebildim. ‘’Ela’yla günlerdir bunu planlıyoruz bilinçaltının ikinci katmanındaki nöronları bağladık, biraz zahmetli oldu tabii ki ama buna değdi.’’ dedi. ‘’Efe, yıllardır emek verip, çocukluğundan beri kendini bu işe adamış insanlar bile müzik dehası olamıyorlar, nasıl olurda bunu nöronları bağlayıp yapabilirsiniz?’’ dedim. ‘’Dediğin gibi bu emek isteyen bir şey ama seninki kalıcı değil hesaplamalarımız doğruysa bu en fazla bir gün sürebilir, beyin alışık olmadıkların farkına varacak, bunu kısa süre sonra reddedecek ve bilinçaltın bunu hiç yaşanmamış varsayacaktır.’’ dedi. Zorlukla konuşuyordum çünkü bu yaşadığım müzik deneyimini hatırlayamayacağım anlamına geliyordu ’’Neden kalıcı nöronlara bağlamadınız?’’ diye söylendim. ’’Bunu yapamazdık beynin anlayacak ve kendini tehlikeye sokacaktır, kimse bilinçaltının rahatsız edilmesinden hoşlanmaz, bunu bilerek yapmıyorsun adı üstünde bilinçaltı.’’ dedi ve kod kabinine doğru yola koyuldu. Haklıydı, o sırada Ela da çoktan yanımıza gelmişti. ’’Nasıl hissediyorsun?’’ demesiyle başımın döndüğünü hissettim ve güçlükle konuştum ‘’B-biz rüyada mıyız ama ben rüyadan uyanmıştım zaten, rüya içinde rüya b-bu çok tehlikeli değil mi?’’ dememle koltuğa tutundum. Bu seferde Ela konuştu ‘’Haklısın rüya içinde rüyadayız ama korkma zaman dolduğunda sistem bizi müzikle uyaracak, hem müzik dehası değil misin?’’ demesiyle kıkırdadık, bu çok güzel bir histi onların sesini bile bir başka duymaya başlamıştım. Hemen elime bir gitar aldım notalar kendiliğinden beliriyordu. Daha sonra şansımı piyanoda da denemeye karar verdim. Bu muhteşemdi. Daha önce müzikten uzak olduğum için kendimi kınadım. Şu an müzik dehası konumunda olduğum için de olabilir ama sanki müzik benim içimde bir yerde hep vardı. Sanırım şu konuya bir açıklık getirmem gerekiyor size rüyalarda gezebildiğimizi söylemiştim rüyalar katmanlardan oluşur mecbur kalınmadıkça birinci katmandan öteye gidilmemesi tavsiye edilir ancak tarihte dördüncü katmanı zorlayanlar bile olmuştur. Bunu yapabilmek için bu işin ehli olmanız gerekir çünkü oradan çıkamama ihtimaliniz çok yüksektir. Çıkmazsanız olacaklar pek iç açıcı değil açıkçası. Ancak söz konusu kişiye bir özellik aktarmak ya da bir düşünce kazandırmak isterseniz  bunun için en iyi ihtimalle ikinci katmana gitmeniz gerekir rüya içinde rüya dediğimiz olay bu. Bilgi üç ve daha fazla katman içerisine yerleştirilmez yani o nöronlar bağlanamaz ise bilgi kalıcı olmaz. Üçüncü katmana yerleştirilse bile beyin değişiklikleri anlayıp reddederse beceri kalıcı olmayabilir. Benimki ikinci katman olduğu için kalıcı değil. Çalmak bir yana dinlediğim müzikler bile bir farklı geliyordu artık. Yeni nesil Mozart gibi hissediyordum. Hep merak ettiğim bir konu ise insanalar yani müzikte usta olmuş kişiler dinledikleri bir şarkının notalarını seçebiliyorlar mı? Denemekten zarar gelmez hemen bir şarkı açtım ve odaklandım. Evet anlayabiliyordum ve bu, bu da muhteşemdi. Müziğin yanı sıra kendimi huzurlu ve dinlenmişte hissediyordum. Zor olan kısmı ise nedense günlük işlere odaklanmakta çok zorlanıyordum aklım hep notalardaydı. Buzdağının görünmeyen kısmı derler ya. Ünlü ustaların bestelediği müzikleri tekrar tekrar inceledim.  Daha önce fark etmediğim detaylar dikkatimi çekmeye başlamıştı. Müziği yetenek olarak değerlendireceksek aslında hepimiz bu yeteneğe sahip olarak doğuyoruz. Farkında olmasak bile bu yetenek hepimizde var önemli olan çok çalışmak ve bu yeteneği besleyebilmek. ‘’Onun zaten yeteneği vardı o yüzden başaralı oldu’’ diyenlerden hiç haz etmemişimdir. Bir işe kabiliyetli olmak hiçbir başarıya yetmez önemli olan o kabiliyetin üstüne gitmek. Günün sonuna gelmemizle felaketler yaklaşıyormuş gibi hissediyordum. Beynim gerçeklikle rüyayı ayırt edememeye zorlanmaya başlamıştı. Umarım Ela’yla Efe bir şey düşünmüştür diye geçirdim içimden. Muhtemelen dedikleri gibi müzikle bilinçaltımı uyandırıp birinci katmana ulaşabilmemi sağlayacaklardı daha sonrası çokta zor değil. Ya beni düşme hissiyle uyaracak ya da su dolu bir küvetin içine atacaklar diye geçirdim içimden. Rüyada düştüğünüzü ya da boğulduğunuzu hissettiğinizde bu his gerçekliğe de yansır ve hemen uyanırsınız ancak bu birinci katman için geçerlidir. Müzik sesinin gelmesiyle uyarıldığımı hissettim ve kodu düşündüm. Tekrarlıyordum ‘’Kod 60, Kod 60’’ ve evet birinci katmana hoş geldin burada her şey biraz daha gerçekçiydi. Burada uzun süre kalmayacağımı anladım. Sonra bağırışlar duyulmaya başladı. Bir dakika su dolu küvete atılmayı ya da düşme hissiyle uyandırılmayı beklemiştim bu da neydi?

 

‘’Anne, anne kalk!’’  Uyanmıştım, gerçekliğe dönmüştüm. ‘’Anne diyenlerde kimdi?’’ demiş olabilirsiniz. Onlar Efe’yle Ela benim çocuklarım. Daha doğrusu yaverlerim. Evet, ben bir anneyim birinci mesleğimde annelik. Çocuklarımın hayal dünyası benimkiyle birleşince hiçbir günümüz normal geçmiyor haliyle. Aynı zamanda da bir yönetmenim. Bilimkurgu filmlerinde baş yönetmenlik yapıyorum. İki mesleğimden de sonsuz bir keyif alıyorum ve bunun için hep şükrediyorum. Çocuklarımla her gün ayrı bir maceradayız. Her şeyi hayal gücüyle her şeye çevirebiliriz biz. Siz de bir macera yaşamak ister misiniz? Haydi o zaman artık çevrenizi göz ardı etmeyin ona bir göz atın.

KAYNAKÇA:

Bu öykünün yazımında Christopher Nolan’ın yazarlık ve yönetmenliğini yaptığı, Leonardo DiCaprio’nun başrol koltuğunda olduğu ‘Inception’ filminden esinlenilmiştir.

Işın Beyza Demir’in yazmış olduğu 2 Haziran 2020 de yayımlanan ‘Hangisi Gerçek Başarı’ yazısından esinlenilmiştir.             

(Visited 49 times, 1 visits today)