Camımın tamamını kapatmaya yetmeyen perdem sağ olsun, yine gözüme giren güneş ışıkları ile uyanmıştım. Her sabah acaba bu kadar asabi bir insan olmamın sebebi bu mu diye düşünürüm. Ancak bugün bu durum biraz daha farklıydı, gözümü yine aynı şekilde açmama rağmen garip bir şekilde sinirli değildim. Kuşların cıvıltıları kulağımı kanatmıyordu ve üst kattaki çocukların bağrışmaları bende yukarı çıkıp onların ağzını bantlama isteği uyandırmıyordu. Hmmm… Bu benim için bile garipti. İşlerin daha garipleştiği kısım ise kuşların cıvıltılarının kulağıma şarkı gibi geldiğini fark ettiğim anda yaşandı. Kahvaltılık gevreğimi doldururken kuşların cıvıltısına göre ıslık çalıyor kafa sallıyordum. Bu tanıdığım ben değildim. Bana ne olmuştu da konserlere bile katlanamayan ben birden kuşlarla düet şeklinde şarkı söylemeye başlamıştım.
Kahvaltımı yaparken bunun üstüne daha detaylı bir şekilde düşünmeye başladım. Ne kadar düşünsem de nafileydi, hayatımda değişik hiçbir şey yaşanmamıştı. Bu koyu düşüncelere daldım gittim, üzerinden ne kadar olduğunu tam olarak bilmediğim bir süre geçtiğinde ise parmaklarımla masada ritim tuttuğumu fark edip kendime geldim. Yine olmuştu, bu sinir bozucu şeyi çözememiştim. Aslında sinir bozucu bir özellik değildi, hatta gittikçe daha da hoşuma gitmeye başlıyordu ancak neden bir anda müzik ile ilgili düşüncelerim değişti anlayamamak sinirimi bozuyordu. Madem müziği sevebiliyordum, bunca yıl böyle harika bir şeyden kendimi soyutlayarak kendi işimi zorlaştırmamın sebebi neydi? İşime gitmek için yola çıktığımda bile bu soruyu aklımdan atamıyordum. Kırmızı ışıklarda ıslık çalıyor, birisi korna çaldığı zaman içimden ona küfür etmiyordum. Hatta işe geldiğim zaman ettim ki, yolun başında radyoyu açmışım. Arabamı aldığım vakitten beri hiç bir zaman sürerken radyoyu açmayan ben, bilinçsiz bir şekilde radyoyu açmış ve yolculuğumun sonuna kadar bunu fark etmemiştim. Arabamı kapatıp bankaya girdim, yıllardır burada çalışmama rağmen kimse beni bu kadar mutlu görmemiş olmalı ki daha benden birkaç dakika önce girmiş güvenliğin bile şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. İşimin başlamasına 5 dakika kala kahvemi almak için mutfaktaki kahve makinesine gittim. Kahvem dolarken aklımdan müzik ile ilgili soruları atamadığım gibi yenilerinin gelmesine de engel olamıyordum belli ki. Bu sefer kendi işimi sorgulamaya başlamıştım.
Kendimi bildim bileli kendimi, hiçbir yeteneği olmayan, sıradan bir insan olarak tanımlardım. Ancak mesai saatim başlamış olmasına rağmen hala kahveme bakıp müzik yeteneğimi sorguluyordum. Belki de bankacı olmak yerine bu müzik yeteneğimi daha erken keşfedip müzisyen olsam şu anda daha mutlu bir hayatım olabilirdi. Ben bunları düşünürken tabii ki parmaklarımla fincanda ritim tuttuğumdan dolayı parmaklarım yanmaya başlamıştı. Bunu hissetmeme rağmen hala ritim tutuyordum ve aklımdaki soruları gidermeye çalışıyordum. Bu soruları cevaplarsam hayatımın düzelebileceğini biliyordum. Ne de olsa aklımdaki sorular haricinde çok neşeli bir gün geçirmiştim. Parmağım artık ritim tutamayacağım kadar acımıştı, belki de bu artık kalkıp işimin başına geçmem için bir işaretti.