Ocağın ilk gecesi karlı sokaklarda yürüyordum. Beraber yaşadığım abimle kavga etmem üzerine bir süreliğine evden ayrılmıştım. Yeni yıla parktaki bir bankın üstünde tek başıma girmem yetmiyormuş gibi bir de karın şiddetlenmesiyle üşümeye başladım. Gece sokakta kalamayacağımı anlamamla birlikte en yakındaki pansiyona gitme kararı aldım. Cebimde fazla para yoktu. İki gece kalmaya yetmezdi. Bir geceliğine bile olsa evden uzak kalmak iyi gelir diye düşündüm. O gece kafamı yastığa koymamla uykuya daldım.
Sabah uyandığımda kafamda daha önce hiç duymadığım bir melodi çalıyordu. Dinlediğim hiçbir şarkıya benzetemiyordum. Bu melodiyi tanımaya çalışırken zaman kaybettiğimi fark edip yatağımdan kalktım. Eve dönecektim. Pansiyondan ayrıldıktan sonra eve giderken yoldaki bir fırından sıcak ekmek ve simit aldım. Güzel bir kahvaltı sürpriziyle abimin gönlünü almam gerekiyordu. Eve giderken çok hızlı yürüdüğümü fark ettim. Adımlarımı kafamda çalan melodinin ritmine uydurmaya çalışırken iyice hızlanmıştım. Kısa süre sonra eve geldim. Abim her tatili uyuyarak değerlendirmeyi tercih ettiği için zili çalmadım. Eve sessizce girip hemen mutfağa koştum. Yumurtayı en sevdiği şekilde pişirip süslü bir yeşillik tabağı hazırladım. Abim uyandığında benim geri dönmüş olmama çok sevindi. Kahvaltı masasını görmek onu daha da mutlu etmişti. Kahvaltıdan sonra odama geçip biraz penceremden dışarıyı izledim. Abimle aram düzeldiğine göre sıcacık yatağıma geçip rahat bir şekilde kitap okuyabilirim diye düşündüm. Ama kitap okumama engel olan bir şey vardı. Kafamda çalan melodi kitaba odaklanmama izin vermiyordu. Aynı sayfayı birkaç kez okumak zorunda kalıyordum. En sonunda kitabı kenara bırakıp elime bir kâğıt ve kalem aldım. Melodiyi kâğıda dökmeye çalışacaktım. Hayatımda hiç müzik dersi görmemiştim ve nota bilgim yoktu. Notaların isimlerini biliyordum ama hangi nota hangi ses daha araştırma gereği duymamıştım. İçimden geldiği şekilde kâğıda notaları yazdım. Birkaç gün daha böyle geçti. Sürekli kafamda farklı melodiler çalıyordu ve ben de bir şekilde onları kâğıda geçirebiliyordum. Yazdığım kâğıtlar iyice biriktiğinde aklıma bir fikir geldi. Evde annemden kalma bir org olmalıydı. Yıllardır kullanılmadığını bildiğim için çalışacağından pek emin değildim ama denemekten zarar gelmezdi. Şansıma hala çalışıyordu. İnternetten notaların org üstündeki yerlerine bakıp ellerimi yerleştirdim. Yazdığım her şeyi tek tek çalmaya başladım. Daha önce müziğe karşı böyle bir yeteneğim olduğunu hiç fark etmemiştim. İlk kez denememe rağmen kolayca notaları okuyup yerlerini bulabiliyordum. Çalmayı bitirip ayağa kalktığımda bir alkış sesi geldi. Abim odanın kapısından beni şaşkınlıkla izliyordu. Ben de en az onun kadar şaşkındım. Çaldıklarımı nerden öğrendiğimi sordu. O da daha önce bu melodileri duymamıştı. Kendim yazdığımı söylediğimde şaşkın bakışlarının yerini etkilenmiş bakışlar aldı. Abim bana kâğıtları temize çekip hepsini bir kitap halinde birleştirme fikrini verdi. Kendi beste kitabımı çıkaracaktım. O günden sonra küçük kafelerde, sokaklarda, arkadaş buluşmalarında kendi bestelerimi çalmaya başladım.
Şu anda ülke çapında oldukça tanınan bir piyanistim. Küçük konserlerim ve beste kitabım benim keşfedilmemi sağladı. Tabi her şeyi abime borçluyum. Onun sayesinde o pansiyona gittim, onun sayesinde başladı her şey. Bir sabah uyanmamla…