Hiç izleniyormuşsunuz gibi hissettiniz mi ? Sizin her anınızı izleyen gözler varmış gibi bir hissetmiş olabilirsiniz. Çok rahatsız edici bir hisstir bu. Aynı zamanda çok doğaldır. Kim mahremiyetine önem vermez ki ? Ama son yıllarda bizi izleyen bu gözler kötü uyku veya stresten kaynaklanan bir histen çok bir gerçeğe dönüşüyor. Otoriter rejimler halklarının üstündeki kontrollerini arttırmak için izleme ve yüz tanıma teknolojileri kullanıyor.
Dijital çağ ile tüm bilgilerimiz yeterince güçlü bir kişi veya şirket tarafından ulaşılabilecek konumdadır. İnternette yazılan, söylenen, aranan ve bulunan her şey sizden belki binlerce kilometre uzakta olan bir veri bankasında saklanıyor. Bu durum internetin ilk kullanımından beri böyleydi ama şimdiye kadar bilgisayarımızdan uzak olunca güvendeydik. Ama bu durum Çin gibi hükümetlerin çalışmalarıyla değişiyor. Son tarafsız incelemelere göre Çin’deki yüz tanıma özellikli kamera sayısı
540 milyonu geçmiş durumda. Bu ülkedeki her üç kişiden birine bir kamera düştüğü anlamına geliyor. Bu insanlığın temel haklarından biri olan mahremiyetin tam anlamıyla yok edilmeye çalışıldığını gösteriyor.Çin Komünist Partisi bu kameraların suçluları yakalamak ve ülkeyi daha güvenilir yapmak için yerleştirdiklerini iddia ediyor. Aslında dedikleri düşününce mantıklı geliyor. Benim saklayacak hiçbir şeyim yoksa neden suçluların adalete getirilmesini sağlayan bu sistemden şikayetçi olayım ki ? Bu düşünce şekline “Saklayacak Hiçbir Şey Yok” argümanı deniyor ve otoriter rejimler bu düşünce şeklini lehlerinize kullanarak halklarının mahremiyetini tehlikeye sokmaya devam ediyorlar. Ünlü Amerikan ispiyoncu Edward Snowden “Saklayacak Hiçbir Şey Yok” argümanıyla ilgili şunuları söylemiştir : “Gizleyecek bir şeyiniz olmadığı için mahremiyet hakkını umursamadığınızı savunmak, söyleyecek hiçbir şeyiniz olmadığı için ifade özgürlüğünü umursamadığınızı söylemekten farklı değil.”. Edward Snowden devletin her türden kitle gözetimine karşı gelmiştir. NSA’nın(Ulusal Güvenlik Ajansı) eski çalışanı olan Snowden kitle gözetiminin toplumun tahmin edemeyeceği bir seviyede olduğunu iddia etmiştir. Bununla ilgili olarak şunu söylemiştir : “Telefonu her açtığınızda, bir numara çevirdiğinizde, bir e-posta yazdığınızda, bir alışveriş yaptığınızda, cep telefonuyla otobüse bindiğinizde, bir yere bir kart okuttuğunuzda, her iz bıraktığınızda devlet sizinle ilgili herhangi bir şüphesi olmasa bile sizi izliyor.”.
Her insan kendi mahremiyetini korumalıdır çünkü güçlü kişiler için veri bizim haklarımızı korumaktan daha önemlidir.
Çin’in bu izleme cihazları ve mahremiyeti kısıtlayan teknolojileri kullanma amacı ülkesindeki her kişinin detaylı bir açıklamasının bulunduğu bir veri tabanı oluşturmaktır. Bu veri tabanında her kişiye 1 ile 1000 arası bir puan verilmektedir. Bu puanlar Çin vatandaşlarının günlük hayatlarını etkileyecek şekilde değiştirmektedir. Mesela 800 puanlı biri 200 puanlı birinden daha hızlı ve daha iyi bir sağlık sisteminden yararlanmaktadır. Çin yaşamının her anı bu puanlardan etkilenmektedir. Hükümetin buradaki amacı Çin’e daha sadık ve milliyetçi vatandaşlar yetiştirmektir. Örneğin internette hükümeti ne kadar sevdiğinden bahseden biri hükümeti sevmediğinden bahseden birinden dahayüksek puan alacağı için ülkedeki herkes birden otoriter ülkesini daha çok sevmeye başlayacaktır.
Bu insanlığın hiçe sayıldığı, mahremiyetin önemsenmediği, basit hakların internet ve sokaktaki söylemlere göre dağıtıldığı bir sistemdir. Bu sistem her “Benim saklayacak bir şeyim yok ki.” diyen herkesle güç kazanıyor. Yani özgürlüğüne değer veriyorsan mahremiyetine de ver.