Birisi Nasıl Görünmez Yapılır?

Sabah saat 07.30’du. Ahmet yataktan erken kalkıp üstünü değiştirmiş. Çoktan odasında bulunan banyoda dişlerini fırçalamayı bitirip aynada kendi yüzünü inceliyordu. Yüzünde kısa süreliğine beliren bir tebessüm ile düşündü: ‘’ Görünmez insanların kendini göremeyeciğini düşünürdüm ama neyse ki yanılmışım yoksa dişlerimi fırçalamak çok zor olurdu. ‘’

Banyodan çıkmak için kapı koluna elini uzatmışken karşı taraftan bir ses duydu. Şaşırmıştı, onun burada olmaması lazımdı. Kapı kolunu sımsıkı tutup kendini kapının öbür tarafında bekleyen şeye hazırladı. Ve yavaşça kolu çevirdi. Kapı açılır açılmaz üstüne birden kendi cüssesi kadar büyük, tüylü, mavili sarılı bir canavar saldırdı. ‘’ Maviş, Odama izinsiz girmemen hakkında ne demiştim sana! ‘’ diye sesini yükselterek azarladı köpeğini Ahmet. Köpek, üzüntüsünü belli etmek için sahibinin üstünden kalktı ve kafasını hafif aşağı doğru eğdi. Ahmet biricik Maviş’ine böyle davrandığı için kendini kötü hissetti.

Maviş ile geçen sene tanışmıştı. Evi okulunun karşısındaki parka yakındı, havanın çoktan kararmasına rağmen evde yapacak hiçbirşeyi olmadığı için burada zaman öldürmeyi tercih etmişti. Çilekli sütünü içerek salıncakta yavaş bir ritimde sallanırken etrafı izliyordu. Gözüne sınıfında olan öbür çocuklar çarpmıştı, bu çocuklar okuldaki herkesle arkadaştı ve içlerinden birisi de Kemal Öğretmenin yeğenlerinden biriydi. Bu, Ahmet’i onlara katılma isteğini besledi. Ahmet ne yaptıklarını o uzaklıktan göremese bile onlarla arkadaş olmanın ne kadar heyecanlı olacağı ile ilgili hayaller kuruyordu bile şimdiden. Salıncaktan fırlayıp yanlarına koşmaya başladı ve onlara yaklaştıkça ne yaptıklarını daha iyi çıkarıyordu.

Çocuklar, tüyleri ay ışığında bile güneş gibi parlayan yavru bir köpeğin etrafında daire olmuş gülüşüyorlardı.  Köpek sevimliydi ama Ahmet neyin komik olduğunu anlamamıştı, o yüzden sordu: ‘’Neye gülüyorsunuz arkadaşlar? ‘’ Çocuklar tanımadığı kişinin yanlarına gelmesini garipsemişi ve olayı anlatmaktan da çekiniyorlardı, içlerinden biri hariç. O kişi kendini tanıttı: ‘’Merhaba ben Akın. Sen Ahmet olmalısın değil mi? Hani şu resim kulübünde olan. ‘’ Ahmet kafasıyla onayladı. ‘’ Aramıza katılmaya ne dersin? Bizde tamda sana göre olan bir aktivite yapmaya başlıyorduk ‘’ diye davet etti Akın, öbürleri sırıtırken. Ahmet heyecanla Akın’ın ne yapacaklarını anlatmasını bekledi. Akın elindeki  mavi sprey boyayı  Ahmet’e gösterdi ‘’ İlk hamle her zaman benim, gerisini sana bırakıyorum ‘’  dedi.

Çocuklardan ikisi yavru köpeğin bir arkasından biri de ön bacaklarından tuttu. Ne olduğunu anlamayan yavru köpek bu ani duruma şaştı. Akın elindeki sprey boyayı birkaç kez çalkaladı ve kuyruk sokumundan başlayarak köpeğin kularklarına kadar kocaman bir mavi çizgi çizdi. Olaya şahit olan Ahmet aşırı sinirlendi ve elindeki çilekli sütü Akın’ın yüzüne doğru sıkıverdi. Akın’ın ve çocukların yüzündeki gülümseme kaybolmuştu. Buna karşılık ‘’ Neden böyle birşey yaptın ki? Bize katılmak istemiyorsaydın bunu açık bir şekilde söyleyip gidebilirdin. ‘’ dedi Akın gözlerini kapalı bir şekilde spreyi tutmayan eli ile yüzünü silerken. Ahmet’in içinden birden özür dilemek geldi ama bir taraftan da yavru köpeğe bunu yaptığı için ona böyle bir cömertlik göstermek istemiyordu. Ne yapacağına karar verememekten kafası karışan Ahmet hızlı adımlarla parka doğru gidip çantasını aldı ve eve doğru yol aldı.

Olaydan sonra bir gün geçmişti ,ders matematikti. 5/C’ye giren matematik öğretmeni Kemal Öğretmen çok yavaş ders anlatıyordu aynı zamanda bunun son ders olması da hiç yardımcı olmuyordu. Canı sıkılan Ahmet camdan dışarı bakmaya karar verdi ve gözünü parkta gezdirmeye başladı ve kaydırağın altında bir figür fark etti. Minikti ve mavi.

Ders biter bitmez çantasını sırtına alıp aceleyle parka doğru gitti ve kaydırağa doğru koştu. Oradaydı, dün akşam gördüğü köpekti bu ama kendisi artık güneşi değil; kopkoyu uçsuz bucaksız bir denizi andırıyordu. Dış görünüşü artık tamamen değişmiş olan köpeğin, gözlerinin içindeki umutsuzluk da aynı hissi veriyordu Ahmet’e.

Ahmet, köpeğin halini görünce içi acıdı ve aklına köpeği evine götürme fikri geldi. Bunu nasıl yapacağını düşünürken bacağında ıslak birşey hissetti. Merakla aşağı baktı ve köpeğin aynı umutsuz yüz ifadesiyle onun bacağını yaladığını gördü. ‘’Acaba acıktıda mı beni yemeye çalışıyor? ‘’ diye aklından geçirirken komiksedi bu durumu. Sonra geri geri yürümeye, yavru köpek de kaydırağın altından kalkıp onu takip etmeye başladı. Ahmet arkasını parka dönerek köpeğin kendisine yetişebileceği bir hızda eve doğru yürümeye başladı.

‘’Gel Maviş hadi banyodan çıkalım ‘’ diye seslendi köpeğine Ahmet. Yerden kalkerken köpeğine bir göz attı: Artık büyümüştü, enerjik ve mutluydu ve en önemlisi mavi sprey boyanın sadece tüylerinin uçlarında olmasıydı. Yakında annesi onu tüylerini kestirmek için veterinere götürecekti ve o sayede Maviş sağlıklı görünümlü bir köpek olacaktı.

İkisi de banyodan çıktıktan sonra Ahmet Maviş’i odasından çıkarttı ve arkasından kapıyı kapatıp kitlemeyi de unutmadı bu sefer. Hızlıca dünden yıkayıp asmayı unuttuğu okul üniformasını çamaşır sepetinden alıp giydi. Çalışma masasındaki defter ve kitaplarını alıp yatağının bir köşesine dayalı olan çantasına yerleştirip fermuarı kapadı. Çantasını sırtına alıp kapıya doğru yürüdü.

Odasından dışarı çıktığında Maviş kapıda onu beklemiyordu, Ahmet ilerledi ve mutfağa bakmak için sağa döndü. Ve gözü mama kabına kafasını daldırmış, hırsla günün ilk öğününü yiyen Maviş’i görünce gülümsedi. Yemek Masasında oturup bilgisayarına odaklanmaya çalışırken aynı zamanda tostundan haz almaya çalışan annesine selam verecekken görünmez olduğunu unuttu. Duvar saatine baktığında saatin 08.00 olduğunu fark etti o nedenle hemen kapıya yöneldi.

Sınıfı olan 6/C şubesine giriş yaptı, özgüvenli bir sesle haykırdı: ‘’Merhaba 6/C milleti! ‘’. O sırada sınıfın çoğu kızları ön, orta sırada toplanmış birşeyler hakkında konuşurken diğer kalan kızlar en öndeki öğrenci masası ve öğretmen masası arasında kalan boşlukta durup cam kenarından sessizce etrafa bakınıyordu; erkekler ise kapı tarafındaki sıraların en arkasındaki masaya sandalyeler çekmiş sohbet ediyorlardı. Kimse hiçbirşey olmamış gibi uğraştığı şeyi yapmaya devam etti.

İlk derse Kemal Öğretmen girmişti ve Ahmet’in her soruya parmak kaldırmasına rağmen hep başkalarını kaldırıyordu, el kaldırmayanları bile. ‘’Eğer Öğretmenler kuş dili biliyorsa neden ben görünmezken beni göremiyorlar ki! ‘’ diye aklından geçirerek hocayı tenkit etti. Ders zili çaldı ve neredeyse sınıfın çoğu kahvaltıya indi. Sınıfta sadece birkaç öğrenci kalmıştı. Ahmet bayıcı bir ders sonunda sıkılmıştı ve karnı da gurulduyordu, bu yüzden sınıfta olan birini kahvaltı yapmaya davet etmek aklından geçti. Bu işe yarayabilirdi çünkü Akın ve arkadaşları kahvaltıya inenler arasında oldukları için sınıfta değillerdi.

Önünde oturan İpek’e sormak istedi ve omzuna bir süre dokundu ilk başta bir reaksiyon göstermedi ama sonra sırasından kalkıp sınıftan ayrıldı. Ahmet sınıfta kalan öbür kişilere sordu fakat onlardan da olumlu bir cevap alamadı.

Doğru, onu görünmez eden kişilerden ne bekliyordu ki zaten?

8 Steps For Parents Who Are Worried Their Child Is Lonely | HuffPost UK Parents

(Visited 14 times, 1 visits today)