Besinlerin Gerçek Yüzü

Modern çağın başlangıcı ile birlikte özellikle teknoloji alanında yaşanan baş döndürücü değişim ve gelişim gün geçtikçe ilerliyor. Bilginin bu denli hızlı el değiştirdiği ve yayıldığı bir ortamda hepimiz güne ve güncele ayak uydurabilmek içinoldukça çaba sarf ediyoruz. Eskisine oranla birçok hastalık daha fazla görülüyor, bunlara her gün yenileri ekleniyor. Özellikle psikolojimiz üzerinde yaratılan baskı, depresyon, erken bunama, panik atak, şizofreni gibi birçok hastalığa da davetiye çıkarıyor. Aynı zamanda tükettiğimiz besinler hem fiziksel sağlığımızı hem de ruhsal sağlığımızı etkiliyor.

Yapılan bilimsel araştırmalar sağlıklı beslenmenin ruhsal sağlık için temel bir gereklilik olduğunu birçok kez vurgulamıştır. Gün içerisinde yediğimiz besinlerden vücudumuza aldığımız birçok gıda maddesi, biz fark etmesek de bizim ruh sağlımız açısından olumlu veya olumsuz bir şekilde etkileniyor. Örneğin sabah kahvaltısını yaparak güne başlamak daha enerjik ve pozitif hissetmemizi sağlıyor. Çünkü kan şekeri bu sayede dengede kalıyor. Eğer kan şekeri dengede kalmasaydı aç kalan vücut stres hormonları devreye girerek agresif olmamıza ve güne yorgun başlamamıza sebep oluyor.

Yediğimiz bütün besinler, doğrudan psikolojimizi etkiliyor. Bunlara örnek olarak birincisi ‘’Çikolata’’dır. Mutlaka çikolatanın mutluluk kaynağı olduğunu söyleyen birilerini duyuyoruzdur. Bu doğru ve kanıtlanmış bir bilgidir. Çünkü içerdiği bazı bileşikler beyne doğrudan etki ederek olumlu bir yönde sinyaller gönderiyor. Bu sayede de görsel uzamsal hafızayı, çalışma belleğini, taramayı, soyut akıl yürütmeyi de geliştiriyor. Bir diğer örnek ise dünyanın en çok tüketilen içeceklerinden yer alan kahve ve ayın en büyük sırlarından olan ‘’Kafein’’dir. Uyandırıcı, reaktif ve dikkat arttırıcı bir etkiye sahip olan kafeinin çeşitli araştırmalar sonucunda sinirlilik, anksiyete gibi negatif etkileri azaltıyor. İnsülin direncine ve kolesterol gibi hastalıklara destek oluyor. Aynı zamanda baş ağrısı, uyku sersemliği ve yorgunluğunun etkisini de azaltıyor. Fakat fazla tüketildiğinde stres oranın artmasını sağlıyor. Örneklerden üçüncüsü ise ‘’Omega-3’’dür. Balık, ceviz, keten tohumu, taze fesleğen, asma yaprağı gibi besinlerde bulunuyor ve major depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk, madde bağımlılığı gibi birçok hastalık üzerinde olumlu etkisi vardır. Bir diğer özelliği ise probiyotik besinlerde mutlu olmaya yardımcı olan besinlerdir.

Besinlerin ruhsal açıdan olumlu etkileri oldukları gibi olumsuz etkileri de görülüyor. Bu besinlere örnek olarak başta ‘’Şekerli ve Unlu’’ besinler geliyor. Çünkü glisemik indeksi (kan şekerinin yükseltme hızı) yüksek olan besinler bu grupta yer alıyor. Bazı gıdalarda kan şekeri aniden yükseltip azalabiliyor. Bunun sonucunda da vücut strese giriyor. Çoğumuz tatlı bir şeyler yediğimizde lezzetten dolayı mutlu olduğumuzu düşünürüz fakat bu gıdalar vücudu strese sokar ve uzun vadede mutsuzluk getiyor. Bir şaşırtıcı başka besin ise ‘’Süt’’ tür. Süt, bazı insanlara olumsuz yönden dokunabileceği için bazen mutsuz eden besin olarak sayılabiliyor. Bir diğer besin ise ‘’Protein’’dir. Çok aşırı protein tüketiminde üretilmesi gereken hormonların üretimi yavaşlıyor. Bu yüzden de vücut strese girip mutsuzluğa yol açıyor.

Genel olarak günlük hayatımızda tükettiğimiz besinler bizim fiziksel olarak ya da ruhsal olarak zinde kalmamızı sağlıyor. Fakat bazı besinler bunun tam tersi olarak bizi strese veya mutsuzluğa sürüklüyor. Bu yüzden yediğimiz bütün besinlere dikkat etmeli ve bu bilgileri göz önünde bulundurarak tüketmeliyiz.

(Visited 40 times, 1 visits today)