İnsanlık tarihi boyunca evren hep merak edilen ve gizemi çözülmeye çalışılan bir kavram olmuştur. En parlak beyinler, matematikçiler, felsefeciler, fizikçiler hep bu konu üzerinde yoğunlaşmış ve bir cevap arayışı bulmaya yönelmiştir.
Gözlemlenebilir evrenin çapının yaklaşık 28 milyar parsek (93 milyar ışık yılı) olduğu tahmin edilmektedir. Bu değerleri algılamak gerçekten çok zor ama en azından evrenin ne kadar büyük olduğunu anlamamız için yeterli. Evren aslında içinde her şeyin olduğu bir resimdir. Hem de öylesine etkileyici, ilham verici bir resim ki insanın tüylerini diken diken eder. İnsan ona baktığında kendisinin ne kadar küçük bir yer kapladığının farkına varır. Nitekim insanoğlu bu büyük evrene meydan okurcasına yıllar içinde onun gizemini çözmeye çalışmış, onun geçmişini ve geleceğini anlayabileceği yöntemleri icat etmiştir. Onun dilini, şifresini çözmüştür hem de bunu evrenin 13,8 milyarlık yaşına kıyasla çok kısa bir sürede başarmıştır. Yine de evren hakkında bildiklerimiz bir su damlası kadarsa bilmediklerimiz bir okyanustur. Örneğin, başka gezegenlerde hayatın olup olmadığı hâlâ meçhul.
Halihazırda dünya dışında basit bakteri formunda yaşam olabileceği yönünde hipotezler bulunmakla birlikte, günümüze kadar gözlemlenebilen herhangi bir dünya dışı yaşam bulunmamaktadır ama dünya dışında yaşamın başlangıcına dair farklı teoriler mevcuttur. Örneğin, bir görüşe göre yaşam evrende bir noktada bir kez ortaya çıkmış ve yaşama uygun gezegenlere yayılmıştır. Burada bahsedilen yaşam biçimleri yalnızca bizim gibi insansı akıllı varlıklar olmak zorunda değildir, bakteriler gibi daha basit yapılı canlılar da olabilir.
Evrenin büyüklüğünü göz önünde bulundurursak bence de dünya dışı yaşam vardır çünkü evren böylesine büyükken neden yaşanabilir yalnızca bir gezegen olsun? Kimi araştırmacılar başka gezegenlerdeki canlıların neye benzeyebileceğini düşünürken kimi insanlar dünya dışı yaşama ihtimal bile vermiyor, bununla da kalmayıp bütün bu teorileri saçma buluyorlar. Oysaki asıl saçma olan koskoca evrende bir tek bizim yaşamamız olurdu. Ayrıca gezegenimizden 32 ışık yılı uzaklıktaki dalgalar henüz bize ulaşmış değil. Evrenin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda bize doğru ilerleyen ilk “merhaba” mesajı hâlâ yolda olabilir. Bizim de uzaya 100 yıldan biraz fazla süredir dalga gönderdiğimizi düşünürsek bizim mesajımız da hâlâ bir medeniyete ulaşamamış olabilir. Kim bilir belki de bir medeniyet daha biz ona ulaşamadan yok olmuştur?
Kısacası, evren o kadar büyük ki onu çözmeye insanoğlunun ömrü yetmeyebilir. Peki evren tüm bu bilinmezliğiyle hep bir sır perdesi olarak mı kalacak yoksa bu sır perdesini aralamayı başarmış olan insanoğlu tüm bu sırları, evrenin gizemini çözüp “Evrende yalnız mıyız?” sorusuna bir yanıt bulabilecek mi?
Kaynakça:
https://www.sabah.com.tr/teknoloji/2018/02/26/uzaylilarin-neye-benzeyecegini-acikladi?paging=9
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45835499
https://evrimagaci.org/evrenin-yasi-138-milyar-yil-iken-capi-nasil-93-milyar-isik-yili-olabilir-2954