Çanakkale Türkiye’nin en önemli şehirlerinden birisidir bilindiği üzere. Çanakkale sadece bir şehirden ibaret değildir. Çanakkale bir var oluş yeridir. Çanakkale bir kapanış ve yeniden başlangıç öyküsüdür. Çanakkale tarih kokan, medeniyet, saygı şehridir, yani Çanakkale çok şey ifade etmektedir… Kurtuluş Savaşı döneminde de bir sürü şeye şahitlik etmiş bir şehirdir Çanakkale. Bizim milletimiz için çok önemli bir yeri vardır ve olmaya da devam edecektir. Çanakkale için halk arasında olsun, haberlerde olsun, her zaman dili olsa da konuşsa, o zamanlarda (kurtuluş savaşı zamanlarında) neler olduğunu anlatsa denir. Aslında Çanakkale’nin dili olsa anlatacak o kadar çok şey var ki. İşte ben de bugün Çanakkale’nin dili olacağım.
İlk başta söylemek istediğim şey şu ki, tarihi güzellik, doğal güzelliklerim açısından Türkiye’de benim gibi şehir sayısı çok az. İstanbul ile yarışır vaziyetteyiz hatta bazen konuştuğumuzda aramızda ufak çaplı bir rekabete girdiğimizi de söyleyebilirim. Onun dışında Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlerle kıyaslanabileceğimi de düşünmüyorum açıkçası. Ankara bu durumda kendini sırf Anıtkabir var diye çok üstüm görüyor. Evet çok önemli bir şehir ama benim kadar olduğunu da düşünmüyorum. Bir kere benim çok güzel tarihi mekanlarım var. Örneğin; Kilitbahir Kalesi, Çimenlik Kalesi (Kale-i Sultaniye), Çanakkale Şehitleri Anıtı, Aynalı Çarşı gibi. Hatta aynalı çarşı için yazılan bir şiiri de dile getirmek isterim. Beni çok duygulandırıyor.
“Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğime eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı
Of gençliğim eyvah”
Onun dışında kurtuluş savaşı zamanında da birçok ana şahitlik etmiş bir şehirim. Bilindiği üzere halk arasında kurtuluş savaşı döneminde mermiler havada birbirine çarpıyormuş deniyor. Gerçekten de öyleydi. Ve size savaş zamanından beni gerçekten derinden etkileyen bir olayı anlatmak istiyorum: Bir savaş günü bir asker emekli subayın yanına kanlar içinde geldi. Bileğinden sadece 3 ya da 4 parmak yukarısından eli kopmak üzereydi. Yere düşmemesini sağlayan ufak bir deri parçasıydı. Asker, savaşa devam edebilmek için aceleyle “–Şunu kesiver kumandanım!” dedi. Şu üç kelime emekli subayı tam kalbinden yaraladı. Gayr-i ihtiyârî bir şekide içi acıyarak çakıyı aldı ve kesti. Çok da geçmeden asker sadece elini vatan uğruna feda etmekle kalmadı. Vücudu da bu vatan uğruna toprak oldu.
Evet, dili olsa da konuşsa denilen Çanakkale sonunda konuştu değil mi ?