Görünmez Kaza

Güzel bir kış günüydü. Deney merkezindeki insanlar karışımlar yapıp deniyorlardı. Bir gün öyle bir sıvı bulmuşlardı ki bu sıvının dokunduğu her şey görünmez oluyordu. Deney merkezindeki çalışanlar bu sıvının bir kargaşa oluşturacağını düşünüp onu hurda kamyonundan çöplüğe atmayı planladılar. Bunu gerçekleştirdiklerinde kamyon bu iksiri bir çöp kutusuna düşürdü ve işte bu her şeyin başlangıcı oldu.

Yunus, fakir bir ailede doğmuş bir çocuktur. Annesi, babası ve iki tane abisi ve iki tane de ablası vardır. Yunus ailedeki en küçük çocuktur. Yunus sekiz, abisi Emre on, ablası İpek on bir, büyük abisi Doruk on dört ve büyük ablası Zeynep on altı yaşındadır. Yunus ailesine yemek bulmak için çöpleri karıştırır, bu nedenle okula gidecek zamanı bulamaz.

Yunus, bir gün çöpleri karıştırırken hurda kamyonunun düşürdüğü iksire çarptı. İksir yere düşüp patlar. Bu sıvı Yunus’un her yerine saçıldı. O sırada acıktığı ve güneşin battığını görünce annesinin ve babasının yanına gitti. Annesine “Anne, birkaç yemek buldum. Haydi artık yemek yiyelim.” dedi. Annesi korkuyla etrafına bakıp “O kimdi?” dedi. Yunus annesine bir gariplik mi olduğunu sorunca annesi korkuyla evden kaçtı. Bunu gören Yunus annesinin arkasından koşunca polis merkezine koştuğunu gördü. O sırada gözyaşlarıyla annesinin arkasından koşunca fark etmeden kafasını demir boruya çarptı.

Uyandığında bir odadaydı. Oda beyazdı. İçeride beyaz duvarlar bir de cam vardı. Camdan dışarıya bakınca birkaç bilim insanının not alıp korkuyla onu izlediğini gördü. Bilim insanları içerideki megafonla Yunus’la konuşuyorlardı. Kısa olan bilim adamı nasıl hissettiğini sordu. Ben normal hissettiğimi söyledim. Bilim adamlarından gözlüklü olanı içeriye girip hızlıca önüme bir ayna koydu. Bilim adamı “Bu aynadan kendine bakmanı istiyoruz.” dedi. Baktığımda cildimin gözükmediğini, siyah bir şapka ve kaban giydiği gördüm. Korkudan ağlamaya başlamıştım. Gözyaşlarımın görünmeyen cildimden kayıp yere düştüğünü gördüm. İçimden ağlamanın bir faydası olmadığını düşündüm. Bilim adamları o sırada bana “Bu görünmezliği durduracak bir panzehir bulunana kadar bir radar işaretleyici takılıp şehirde dolaşabileceğimi söylediler.

Ertesi gün dışarıya salınınca annemler bu durumun haberini aldı. Ben de yürüyüp annemlerin yanına gittim, nasıl hissettiğim hakkında konuştuk. Parkta görünmeden ve kimsenin haberi olmadan oynadım, gezdim. O sırada yağmur yağmaya başlamıştı, yağmur damlaları elime değdiğinde ten rengimin ortaya çıktığını anladım. Mutlulukla yağmurda oynayıp yağmur damlaları her yerime değince görünmezlik diye bir şey kalmamıştı.

(Visited 27 times, 1 visits today)