Eğer bir şehrin dili olsaydım Amman’ın yani Ürdün’ün başkentinin dili olurdum ve orayı anlatırdım. Orada bir gölde o kadar çok tuz var ki adı bu yüzden Tuz Gölü. Babamın bana anlattığına göre orada çok eskiden bir peygamber ailesi varmış, bazı insanlar onlara inanmayıp diğer insanlara çok kötülükler yapıyorlarmış. Allah onlara son mesaj olarak eğer biraz daha kötülük yaparlarsa onların üstlerine çamur yağacağını söylemiş. Onlar yine de kötülük yapmaya devam etmişler ve o gün gerçekten Allah’ın dediği gibi üstlerine çamur yağmış. Oradaki Peygamber’e inanan iyi insanlar ve Peygamber ailesi beraber başka bir yere gitmiş ve çamurun altında kalmaktan kurtulmuşlar. Ama diğer insanlar çamurun altında kalmış. Artık günümüzde insanlar o çamurun cilt hastalıklarına iyi geldiğine inanıyorlar ve güzel olmak için bu çamuru kullanıyorlar.
Burada çok ilginç ve büyük bir çöl var. Bu çölün ilginç olmasının sebebi kumlarının kırmızı olması ve insanların ayaklarını hiç yakmaması. Bu güzel çölde insanların kalmaları için çok güzel cam kubbeler ve çadırlar var. Cam kubbeler o kadar güzel ki tavan da camdan oluşuyor ve bu kubbelerde gökyüzünü izleyerek uyuyabilirsiniz. Çölde çok az ışık olduğu için gece gökyüzündeki tüm yıldızlar görülebiliyor.
Burada Petra adında bir yer var. Burada eski çağlardan kalan çok güzel tarihi şeyler var, rehberler size eşlik ediyor ve tarihini anlatıyor. Yürümesi çok yorucu oluyor ama sonunda o kadar güzel bir yapı var ki yorgunluğa değiyor. Hatta orada tırmanılacak bir sürü dağ var, o dağlarda büyük ve küçük birçok mağara var. O kadar güzel ki sizi içine çekiyor.
Daha anlatılacak bir sürü şey var ama isterseniz diğerlerini de siz benim şehrime gelin ve kendiniz görün!