Olay üstünden geçen günler su gibi akmıştı. Sam’in ailesi, Elizabeth’i suçlu buluyorlardı ayrıca kızları kaybolduktan sonra iki aileyi bağlayan hiçbir şey kalmamıştı. Anlaşılan başa dönmüşlerdi. Tekrardan aynı şehirde, hatta aynı mahallede yaşayan yabancılar olmuşlardı. Kızları aramak için okul bodrumuna ekipler gönderildi fakat kimse onları bulamadı. Olayın en derinine inmeye yaklaşan bir adam olmuştu. William Crosshelm. Diğer görevlilerin yapmadığını yapmıştı William. Önce aileleri sonra okul müdürünü sorgulamıştı. Hiç açılmayan bir kapının olduğunu da bu şekilde öğrenmişti. Fakat kapının ardına ulaşamıyordu çünkü odada hiçbir ışık kaynağı yoktu ve odaya el feneriyle girince fener bir anda sönüyordu.
Sam korkuyordu. O da Kristof Kolomb gibi uzak diyarlara açılmak ve yeni yerler keşfetmek istiyordu. Bunun olması için düşünmeliydi, kendisini oradan kurtarmalıydı ve en önemlisi cesur davranmalıydı. Korkaklık yapma vakti çoktan geçmişti. Bu ise işlerin ciddileştiği zamandı. Oraya nasıl geldiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Bayılmış mıydı? Yoksa sadece hatırlamıyor olabilir miydi? Ama Sam’in iyi bildiği bir şey vardı; geçmişi geçmişte bırakmak. Şu an bir odada zifiri karanlıkta yapayalnız oturuyordu ve odaklanması gereken de buydu.
Kayıp vakaları 6’ya çıkmıştı. Çoğu çocuk kızları merak ederek bodrum katına inmeleri sonucunda kayboluyordu. En sonunda ekiplerin, öğretmenlerin, müdürün ve de velilerin ortak kararı ile okul karantinaya alındı. Aileler şikayetçiydi, polisin telefonu günde 6-7 kez okulun kapatılması için çalıyordu. Diğer veliler ise çocuklarının kaybolmalarının acısını içlerinde yaşıyorlardı. Belki de sadece korkuyorlardı. Neyden mi? Bilinmeyenden. Çocuklarını tekrardan görebilecekler miydi?
Sam iyi bir dinleyiciydi. Yaklaşık 3 dakikada bir sürtünme veya tırnak sesi duyuyordu ve artık yorulmuştu. Elleri ve ayakları bağlı öylesine oturuyordu. Bir anda büyük bir gürültü ile ışıklar açıldı. Sam adeta damarlarından geçen heyecan duygusunu bir kenara bıraktı. “Kim var orada?” Tabi cevap alamadı, cevap alamadı derdim ama bu kısım biraz farklı. Sam kalın bir erkek sesi ile irkildi. “Ben varım orada.” Bu da ne demekti şimdi. Sam boğazını temizledi “Arkadaşım nerede?” Sakinliğini korudu. “Oh tatlım, merak etme arkadaşın güvende.” Sam korkuyordu. İçinde tutamadı ve patladı “SEN KİMSİN, BANA NE YAPACAKSIN, NEDEN BURADAYIM?” Adam kendini göstermeye pek meraklı değildi ama Sam’i mi kıracaktı?
Siyah uzun saçları ve kristal gibi gözleri vardı adamın. Neden çocuk kaçırdığını söylemeyecekti sanırım. Sam ile siyah saçlı adam öylesine bakışıyorlardı. Tam Sam aklındaki soruyu soracaktı ki kapı sertçe açıldı. Önünde William duruyordu. Ekipten birkaç insan daha getirip ismi Jason olan ve okulun eski müdürü olan adamı kelepçelediler. 5 çocuğu bulacaklardı daha. Bir adam Sam’in kelepçelerini çözerken William diğer çocukları da bulmuştu. Apar topar herkesi oradan çıkardıktan sonra Jason’u sorgulamak için mahkemeye götürmüşlerdi. Sorguda ortaya çıktı ki adam okulun eski müdürü olarak yetkisini yeni müdüre kaptırınca okulu batırmak istemiş. Yani amacı çocuklara zarar vermek değilmiş. Bu ortaya çıktıktan sonra adamın hapis cezası iki yıldan bir yıla düşürülerek değiştirilmiştir.
SON