Eksik

Babasının her gece o kilitli kapı arkasında ağladığını duyan küçük bir kızdım ben. Kulaklarımı sımsıkı kapatıp bağıra çağıra kulaklarım morarana kadar şarkı söylerdim. Çoğu kişi sesimi beğenmese de babam asla susmamamı yatarken bile dinlemek isteyebileceği bir sese sahip olduğumu söylerdi. Uyumasına yardım etmese de kendini güçsüz bir baba olarak görmemesi için elimden geleni yapıyordum neden mi çünkü babamın onu ağlarken duyduğumu bilme düşüncesi beni korkutan tek noktaydı. Sabah kalktığımızda her şey bir anda ikimiz için de normale dönüyordu ve onu gözleri kısık bir şekilde gülerken gördüğüm sabahları hiçbir şeyle değişmeyecek kadar çok seviyordum. Hava kararmaya başlayıp gece olduğunda ise kâbusum tekrar başlayıp uyanana kadar içinden çıkılması zor bir rüya haline geliyordu.

Babamla birlikte yıllar sonra ilk defa piyanonun başına oturmuştuk toz içindeydi üflesek de gitmeyecek kadar berbat haldeydi. Babam kendini kaptırmış dünyayla bağlantısını gözlerini kapatarak kesmişti bir an olsun eski günlerdeki gibi hissetmiştim ama farklıydık, eksiktik. Ona iyi geleceğini düşündüğüm için çalma fikrini geri çevirmemiştim ama gözlerinden yavaş yavaş akan gözyaşlarına engel olamamasından anlamlıydım iyi bir fikir olmadığını. Elimi yüzüne götürdüğümde sıcacık damlaların altındaki buz kesmiş yüzünü avucumun içine aldım ve birbirimize sımsıkı sarıldık.

Yatağıma yattığım gibi uyumuş olmalıyım ki altıda içmem gereken ilaçlarımı içmeyi unutmuştum. Kalktığımda saat da on ikiydi tekrar uyumak için gözerimi kapayacaktım ama babam buna izin vermedi kapısının önüne gidip kapıyı tıklattım normalde açardı ama bu sefer hem hala ağlıyor hem de benle iletişim kurmuyordu. Kapıya dayandım ve dizlerim üstüne çökerek sırtımı kapıya yasladım. Beni duyabilmesi için sesimi yükselterek konuşmaya başladım ama hiçbir soruma cevap vermiyordu. En son böyle olduğunda ilaçlarını almamıştı ve onu her sabah birlikte söylediğimiz şarkıyla kendine getirmiştim. Bu sefer hiçbir şey işe yaramıyor beni duymasını sağlayamıyordum ama o benim onu duymamı sağlamıştı. Bir anda patlayan silah sesi yerimden oynamama neden oldu ellerimle kulaklarımı kapayıp önüme doğru eğildim. Kapının arasından sızan kanlar çoraplarımın rengini değiştirmeye başlayınca kapıya yapışıp şarkıyı daha yüksek sesle söylemeye başladım ne ağzımdan akan salyalara karşı koyabiliyordum ne de gözyaşlarıma.

Uyandığımda bembeyaz odanın içinde bir tek ben vardım. Üstümde uzun bir elbise ayaklarım ise çıplaktı ama ben çorapsız uyumazdım ki. Üstümdeki elbiseyi ise çok beğenmiştim düz şeyler hoşuma gidiyordu. Kapının dışında uzak bir yerlerde biri piyona çalmaya başlamıştı dinlemek için kapıya koşarken düşe kalka elbisemi yırttım ve ağlamaya başladım sesi duyanlar yanıma gelip yenisini giydirdi ve sakinleştirici verdiler. Piyanodan çıkan sesin verdiği huzurla yavaş yavaş gözlerim kapadım…

(Visited 10 times, 1 visits today)