Çünkü Yanımda O Vardı

Attığım her adımda parmaklarımın arasına giren kumlara, ayağımın altına batan taşlara, ayaklarımın altının sıcak kumlara basmaktan yanmasına ve rüzgardan darmadağınık olmuş saçlarıma aldırmadan koşmaya devam ettim. Dalgaların kıyıya çarparken etrafa sıçrattığı su damlaları tenimle buluşurken tüylerim diken diken oldu. Denizin sesiyle karışık çalan şarkının melodisi insana huzur veriyordu. Üstümdeki beyaz elbisenin dalgalanan etekleriyle, süzülen bir kelebeği andırıyordum. Yavaş yavaş denizin içinde kaybolan güneşin ışıkları, bulutları pembe ve turuncuya boyuyordu. Zaman öyle hızla akıp geçiyordu ki geldiğimde sabahın ilk ışıklarıyla bembeyaz parıldayan deniz şimdi turuncuya bürünmüştü. Ama şikayetçi değildim. Çünkü yanımda o vardı.

Gökyüzünün pembesi gözlerideydi gülümserken. Eli elimde, önümüzü görmeden koşarken duyduğumuz tek ses deniz, şarkılar ve gülüşmelerimizdi. Koşmaktan yorulduğumuzda durup birkaç saniyemi onu incelemeye ayırdım. Su damlalarıyla ışıldayan teni güneşin ışıklarıyla altına dönmüştü. Kahverengi gözleri benimkilere bakarken dünyadaki bütün renkli gözlerden daha güzeldi. Dalgalı saçları rüzgarla dans ederken oyle bir gülümsüyordu ki güneş görse kıskanırdı. Yüzü bir ressam tarafından özenle çizilmiş gibiydi. Yüzündeki, yıldızlar gibi serpiştirilmiş benler arasından sol gözünün altındaki en belirginiydi. Gözlerim yanağındaki doğum lekesine iliştiğinde duraksadım. Birden içime nedensiz bir istek doğmuştu. Parmaklarımın ucuna kalkıp dudaklarımı yanağına konduruverdim. Gözlerimiz yeniden buluştuğunda şaşkınlığını yüzünden okuyabiliyordum. Ama neye uğradığını şaşırmış yüz ifadesi tatlı bir gülümsemeye dönüştü. Bir insan mükemmel bir gün batımının önünde durup nasıl manzaradan daha güzel olabilirdi? Elimi tuttuğu eliyle beni etrafımda bir tur döndürdü ve diğer eli belimi buldu. Boşta kalan elimi omzuna yerleştirdim ve birden dans etmeye başladık. Arka planda kalp atışlarımdan duymakta zorlandığım şarkının sözleri karnımda kelebeklerin uçusmasına sebep oluyordu.  Her etrafımda döndüğümde eteklerim savruluyordu. Durmadan gülümsemekten yanaklarım ağrısa da duramıyordum. Fazla mutluydum. Evimde hissediyordum. Bir insan nasıl ev kadar güvende hissettirebilirdi?

Rüzgar kumral saçlarını güzel yüzünden uzaklaştırıyor, gözlerini ortaya çıkarıyordu. Güneş sayesinde yeşile çalan gözleriyle bana öyle güzel gülüyordu ki kalbin teklememesi elde değildi. Bembeyaz elbisesinin içinde bir kuğuya benziyordu. Uzun kirpiklerinin arasından o kadar güzel bakıyordu ki… Teni güneşin altında ışıl ışıl, burnunun üstü ve omuzları ise güneşte yandığından şeftali pembesiydi. Gülüşü kulağımda yankılanırken sebebinin ben gurur olduğumu bilmek bir onurdu. Onu hayranlıkla seyrederken beklemediğim bir anda, boyu yetmediğinden, parmaklarının ucuna kalkıp tam doğum lekemin üstüne bir öpücük kondurdu. Geri çekildiğinde utandığı yanaklarının kırmızısından belliydi. Batmak üzere olan güneşin altında çok tatlı görünüyordu. Bir insan mükemmel bir gün batımının önünde durup nasıl manzaradan daha güzel olabilirdi? En sevdiğim şarkının çalmaya başlamasıyla elimin içinde kaybolan eliyle onu kendi etrafında bir tur döndürdüm. Bana onu hatırlatan şarkı sözleri eşliğinde dans etmeye başladık. Kalp gülümseyebiliyor olsa benimkisi kahkahalar atıyor olurdu. Evimde hissediyordum. Bir insan nasıl ev kadar güvende hissettirebilirdi? Bir süre hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi umursamadan dans ettik. Hava kararmaya başladığında kumlara oturduk ve gitgide sessizleşen denizi izlemeye başladık. Kafasını omzumda hissettiğimde içim kıpır kıpır oldu. Daha önce kimse bana kendimi böyle hissettirmemişti.

Kafamı omzuna yasladığımda gözlerim ağır ağır kapanıyordu. Dans etmekten yorgun düşmüş ve uyanık kalamayacak kadar huzurluydum. Bir insan uyku getirir miydi hiç? Sorduğum soruların hepsinin yanıtını biliyordum. Çünkü yanımda o vardı…

(Visited 94 times, 1 visits today)