İklim değişikliği ve küresel ısınmanın etkileri denilince ilk akla gelen buzulların erimesi ve küresel bir sel senaryosu oldu. Ama şimdi iklim değişikliğinin insanlar ve gezegenimiz üzerindeki etkisi çok daha büyük görünüyor. Karbondioksit emisyonları arttıkça, hava kirliliğine bağlı kanser, kalp krizi ve solunum yolu hastalıkları gibi hastalıklar ve ölümler önemli ölçüde artmıştır. Sel, kasırga, yangın gibi doğal afetler yine karbondioksit salınımı ve atmosferdeki su buharının hızındaki değişimlerle daha sık yaşanıyor.
Peki küresel ısınma konusunda ne yapabiliriz? Küresel ortalamaya bakıldığında, insanların evlerinde kullandıkları elektrik, doğal gaz ve diğer yakıtlar, küresel karbondioksit salımının yüzde 15’ini oluşturuyor. Aslında evlerimizdeki gereksiz sera gazlarını basit yöntemlerle azaltabilir, bazı önlemler alarak kimyasalların su ve toprakla karışmasını önleyebiliriz.
Energy Saving Trust’a göre, ev prizlerine takılan ve beklemede bırakılan elektronik cihazlar, ev elektrik faturalarımızın yaklaşık yüzde 25’ini oluşturuyor. Avrupa’da bir aile, elektronik cihazlar açık veya fişe takılı olmadığı için bir ev için yılda ortalama 100 Euro daha fazla elektrik faturası ödüyor. Elektronik cihazları tek tuşla kapatıp mümkün olduğunda fişten çekmek sadece bütçeyi artırmakla kalmayıp küresel ısınmanın etkisini de azaltan basit bir uygulamadır. Evlerimizde görmesek de dünya elektriğinin yüzde 71’i başta kömür olmak üzere fosil yakıtların kullanıldığı termik santrallerde üretiliyor. Yani elektrikli arabalar çevre dostu gibi görünse de kullandıkları elektriğin yüzde 71’i fosil yakıtlardan geliyor ve bu termik santraller dünyanın en büyük karbondioksit salanları. Bu nedenle evde mümkün olduğu kadar az elektrik kullanabiliriz. Bu nedenle bilgisayar, televizyon, ütü veya saç kurutma makinenizi kullanmadığınız zamanlarda fişten çekin. İşiniz bittiğinde, cep telefonu şarj cihazını da çıkarmalısınız.
Kısa vadede para harcamanıza neden olacak, ancak uzun vadede karlı olacağınız bir yöntem; LED ampuller ve enerji dostu elektronikler. Geçmişte sıklıkla kullandığımız armut şeklindeki ampuller, elektriğin yüzde 90’ını ısıya dönüştürüyor. Bu ampuller elektriğin sadece yüzde 10’unu aydınlatıyor. Ancak LED lambalarda durum tamamen farklıdır. LED, Türkçe’de “ışık yayan diyot” anlamına gelmektedir. LED lambalar neredeyse hiç ısı yaymaz ve geleneksel lambalardan yüzde 90’a kadar daha az elektrik kullanır. Bu nedenle evinizdeki tüm eski sarı lambaları ve gün ışığı lambalarını çıkarıp LED ampullerle değiştirebilirsiniz. Bu şekilde çok tasarruf edebilir ve doğayı koruyabilirsiniz.
Ayrıca su ısıtıcısı, ütü, fırın, buzdolabı ve televizyon yıllardır kullanıyorsanız eski teknoloji olabilir ve daha fazla elektrik yakabilir. Elektronik satın aldığınızda üzerinde “A++,A+, A, B” gibi etiketler bulunur. Cihazın ne kadar elektrik tükettiğini gösterir. Yeni elektronik eşyalar alırken bu özelliklere dikkat etmeniz elektrik tüketiminizi azaltabilir.
Bugün dünya nüfusunun çoğu şehirlerde yaşıyor. Kentli bir ailenin evinde ürettiği karbondioksit miktarı yaklaşık 2,7 tondur ve bu miktar sadece ısınma amaçlıdır. Evlerde kullanılan elektriğin yüzde 71’inin fosil yakıtlardan geldiğini düşünürsek, ortalama bir ev yılda 5 ton karbondioksit salıyor. Bu nedenle evi ısıtmak için kullanılan yakıt çok önemlidir. 2023’ten sonra yeni Avrupa evlerinin ısıtma sistemleri doğalgaz değil, elektrik enerjisi sistemleri olacak.
Elektrik sistemlerinin, özellikle elektrikli kombilerin verimi yüzde 99 civarındadır. Bu nedenle kombi gibi evi ısıtan sistemlerde elektriğin kullanılması çok önemlidir. Avrupa’da özellikle kırsal alanlarda dizel ısıtma sistemleri oldukça yaygındır. Ancak bu sistemler artık yeni evlerde kullanılmamaktadır. Elbette evde kullandığımız elektrik o kadar masum değil ancak doğalgaz ve dizele göre çok daha verimli ve çevre dostu olduğu söylenebilir. Bu nedenle mümkünse evin elektrik sistemleri ile birlikte çalışan kombi, kalorifer ve şofbenlerin tercih edilmesinde fayda vardır.
Hayatımızda alacağımız küçük ama etkili değişikliklerle küresel ısınmayı azaltabiliriz. Dünyamızı hâlâ yaşanabilir ve güzel görmek istiyorsak bir an önce önlem almaya başlamalıyız.