Doğduğumuz andan itibaren yaptığımız ve yapacağımız şeylerin hepsi bir nedene bağlı o da mutlu olmak. Peki uğruna ömrümüzü adadığımız bu duygu nasıl oluşur veya neyle oluşur? Veya da nedir? Felsefede, mutluluğu Aristoteles’e göre ise mutluluk ile erdem aynı anlama gelen iki kavramdır. Mutluluğu, kişi ancak erdemli yaşarsa tadabilir diye yorumlarken, Nietzsche ‘ye göre huzurlu ve endişesiz yaşamak, hayata daha büyük anlamlar vermeyen vasat insanların arzusudur. Nietzsche, “mutluluk” sürekli bir iyi hissetme durumudur şeklindeki görüşe katılmıyordu. Ona göre mutluluk, kısa ömürlüdür ve her an sona erebilecek geçici bir haldir. Nietzsche, mutluluğu “ideal tembellik durumu” şeklinde tanımlarken, peki mutluluk bu kadar göreceli bir hissiyat veya düşünce ise tam olarak mutlu nasıl olunur?
Mutluluk kimilerine göre para, kimilerine göre şöhret, kimilerine göre ise aile kavramıdır. Ancak tüm bunlar elimizde olsa bile gerçekten mutlu olabilir miyiz? Sürekli bir şeylerde eksik hissetme durumu söz konusuyken insan kendini eksik hissederken aynı zamanda nasıl mutlu olabilir? Yoksa mutluluk Nietzsche’nin de dediği gibi sadece geçici bir hissiyat mıdır?
Evet, mutluluk geçici bir hissiyat olabilir. Kişi her zaman mutlu olamaz ama önemli olan da mutsuzluğun içinde mutluluğun farkına varmaktır. Kimilerine göre mantıklı görünmeyen bir düşünce olsa da insan en mutsuz olduğu anda bile kendini zorlamamalı tam tersine üzüntüsünü de sonuna kadar yaşamalı bunun hayatın bir parçanın olduğunu bunun da mutlu olmanın bir parçasının olduğunun farkına varmak insanı mutsuz anlarında bile mutluluğun farkına varmasını sağlar. Mutluluk belki de çoğu insan için zor bir kavram olabilir. İnsanın mutlu veya da herhangi bir alanda veya da hayatta mutlu veya başarılı olabilmesi için bazı zorunlulukların olduğunu düşünmekteyim. Birincisi inanmak, belki çok klişe gelse de çok işe yarayan bir yöntem olduğunu düşünüyorum. ‘İnanmak başarmanın yarısıdır’ sözü her ne kadar sadece inanmanın yeterli olduğunu düşünen insanlar tarafından yanlış bulunsa da inanmak motivasyon ve moral kazandırarak insanın daha çok çalışmasını çabalamasını sağlar.
İkincisi ise, disiplin. Bu bize biraz sert kurallardan oluşan ve tam tersi bizi mutsuz edecek bir şeymiş gibi gözükse de aslında insanı canlı tutan bir şey olduğunu düşünmekteyim. Çünkü ne kadar kendimizi kurallara ve bir rutine alıştırırsak o kadar zinde olabiliriz. Bu rutin ve disipline sahip olarak aslında bize zor gelen şeyleri yaparak ve yorularak boş durmaktan dolayı bir mutsuzluk veya başarısızlık söz konusu olmaz.
Sonuç olarak bahsettiğim üç önemli şey olan inanmak, disiplin ve her duygunun hayatın bir parçası olduğunun farkına varmak hem başarıyı hem de mutluluğu getireceğini düşünüyorum sadece para, ün vesaire tarzı şeylerin geçici mutluluğu getirebilse de kendini geliştiremeden bir düzen olmadan devamlı mutluluğu veya da başarıyı bulamazsınız her şey de olduğu gibi de bu iki temel şey de emek ve sabır gerektirir. Bir disiplin veya da kendine inancınız olmadıktan sonra ne mutluluk ne de başarı devamlı olabilir. Her şey insanın kendisinde başlar ve kendi çabaladıktan sonra her şey mümkün olabilir ve olacaktır da.