Kayıp Biblo

Bulutların içlerini döktükleri, rüzgârın ıslık çaldığı bir Ekim sabahında haberlerde,  temmuz ayında Mısır’da gerçekleşen bir arkeoloji çalışması sırasında bulunan,  yıllardır kayıp olan bir biblonun İstanbul’daki bir müzeye getirildiğinden bahsediliyordu. O sırada dedektiflik bürosunun başı Efsun, işe gitmek için hazırlanmış kahvaltısını yapıyordu. Haberleri gören Efsun arkeolojiye ilgisi nedeniyle bibloyu incelemek için müzeye gitmeye karar verdi. Şemsiyesini alıp bir tramvaya bindi ve müzeye doğru yol almaya başladı. Müzeye vardığında müzenin tarih meraklılarıyla dolu olduğunu gördü, Efsun da onların arasına katılıp biblonun bulunduğu bölüme gitmeye başladı. Müzenin sahibi Okay Bey meraklılara biblo ve biblonun tarihi hakkında bilgi veriyordu. Efsun da bu meraklılar arasındaydı. Bu meraklılar arasında biblonun sadece tarihini öğrenmekle kalmak istemeyenler de vardı, Atlas ve Dora bu biblonun ne kadar değerli olduğunu biliyorlardı ama birbirlerinin bu düşüncelerinden haberdar değillerdi.

     Atlas içinden bu biblonun ne kadar değerli olabileceğini geçiriyordu ama bunu fark etmeden dışarı da yansıtmıştı. Dora, Atlas’ın yanında olduğu için onu duymuştu ve müzenin çıkışında onunla konuşmak için arkasından gitti. Dora, Atlas’a yaklaşıp biblo hakkında konuşmaya başladı. Sohbetin uzayacağını fark ettiklerinde bir kafede oturmaya karar verdiler. Bir süre sonra Dora asıl konuyu açmak için biblo satılsa ne kadar para edilebileceğine dair bir tahmin yürüttü ve işe de yaradı. Biblonun satılmasının ne kadar mantıklı olduğunu tartışmaya başladılar. Bu konuşmanın sonunda ikisi de birbirlerinin biblo hakkındaki düşüncelerini anlamışlardı. Atlas sonraki gün için aynı yerde tekrardan buluşmayı teklif etti. Sonraki gün hava bulutların içindeymişiz gibiydi. Efsun ofisinde her zamanki gibi vakalarla uğraşıyordu. O sırada Atlas ve Dora buluşmuşlardı. İkisi de açık bir şekilde bibloyu çalıp satma fikrini birbirleriyle paylaştıktan sonra hemen plan yapmaya koyuldular. Planın ilk parçası müzeye gidip müzeyi detaylı bir şekilde dolaşmaktı, bununla birlikte giriş çıkışları, kolay kaçış yollarını ve kameraların yerlerini tespit edeceklerdi. İkinci parçası bibloyu inceleyip herhangi bir alarm olup olmadığını kontrol etmek ve nasıl kapatılacağını bulmaktı. Üçüncü ve yapılması en zor olacak parçası ise kameraların kör noktalarını öğrenmekti. Bu planı ne kadar hızlı hallederlerse o kadar hızlı soyguna geçebileceklerdi. O yüzden hepsini iki gün sonra yapmaya karar verdiler. İki gün sonra beraber müzeye gidip müzeyi dolaştılar ve kameraların yerlerini öğrendiler. Şimdi kamera odasına girmeleri gerekiyordu, bunun için birinin dikkat dağıtması gerekiyordu. Dora gizlice yangın alarmına bastı ve dışarı doğru koşmaya başladı. Tabii herkes panik olup müzeyi terk etmeye başladılar, kamera odasında bulunan görevli ve güvenlik de. Onlar çıktıktan sonra Atlas hemen odaya girip kameraların görüş noktalarını inceleyip notlar aldı. O sırada Dora dışarıda diğer insanlarla beraber yangının nerede olduğunu ve alarma kimin bastığını tartışıyordu. Atlas odadan çıktığında herkesi dışarıda görünce arka kapıyı kullanıp müzeden çıktı. Sonrasında görevliler bunun yanlış alarm olduğunu söyleyip herkesi içeri aldılar. O sırada Dora çoktan müzeden uzaklaşmıştı. Atlas ile Dora konuşup soygunun planını detaylı bir şekilde yaptılar, soygunu bir hafta sonra yapmaya karar verdiler. Çünkü biblonun bulunuşunun üzerinden biraz zaman geçmesi ile insanların ilgisinin azalacağını,  bunun da soygundan sonraki tepkileri azaltacağını düşündüler. Bu bir hafta içerisinde Efsun’un hayatı gayet normal bir şekilde devam ediyordu. Ancak Dora’nın fikri değişiyordu ve soygundan iki gün önce Atlas’a vazgeçtiğini söyledi. Atlas ne kadar sinirlense, fikrini değiştirmesi gerektiğini söylese de Dora fikrini değiştirmedi. Soygun günü Atlas gece müzeye gitti ve planı tek başına da olsa yürütmeye başladı. İçeri girip biblo odasına gittiği anda arkasından bir ses duydu “Sakın bir adım daha atma!”. Bunu duyan Atlas buz kesildi, arkasındakinin bir polis olduğundan emindi. Yavaşça arkasını döndü ve içi rahatladı, arkasında Dora vardı. Atlas’ın ne kadar ödü koptuysa da Dora’yı gördüğüne sevinmişti. Beraber biblonun bulunduğu bölüme gidip alarmı çalıştırmadan bibloyu aldılar. Sonrasında Dora çıkışları kontrol etmek için Atlas’tan ayrıldı. Atlas etrafta herhangi bir kanıt veya parmak izi bırakıp bırakmadıklarını kontrol ediyordu. Tam başka bir bölüme geçecekken arkasından yine bir ses duydu “Sakın bir adım daha atma!”. Atlas rahat bir şekilde arkasındakinin Dora olduğunu düşünerek bir şakanın bir kez yapıldığını söyledi. Sırıtarak arkasını döndüğünde arkasındakini Efsun olduğunu görünce yüz ifadesi hemen değişti. Efsun ve ekibi Dora’yı da o çıkışlara bakarken yakalamışlardı.

     Atlas ile Dora sorguya çekildiklerinde bunu neden yaptıklarını açıkladıktan sonra ekibin soygundan nasıl haberdar olduklarını sordular. Ekip de ne kadar kanıt bırakmamış, kameralara görünmemiş ya da alarmları kapatmış olsalar ve alarmların sesi çıkmamış olsa da en yakın güvenlik birimine haber yolladıklarını söylediler. Atlas ile Dora bu yüzden hapse atıldı ama bir yandan da müzeye bir katkısı oldu bu olayın. Kameraların artık kör noktası olmayacaktı. Efsun ve ekibi de bir olayı daha çözdükleri için mutluydular.

 

 

 

(Visited 17 times, 2 visits today)