Cuma günüydü. Okula geldim ve uyumak için başımı masama koydum. Sonra sınıf arkadaşım Nilda beni uyandırdı. Bana:
—Helin! Hadi uyan kaçmamız gerek!
—Ne diyorsun sen? dedim.
Şaşırmıştım çünkü daha önce hiç kimse beni böyle uyandırmamıştı. Ne oldu diye sormama fırsat kalmadan beni sınıftan çıkardı kolumu tutarak. “Ne oluyor Nilda, neden beni kolumdan çekiştiriyorsun ayrıca nereye gidiyoruz?” dedim ama cevap vermedi. Bahçeye gidince bana açıklamaya karar verdi. ”Okulun girişinde siyah maskeli adamlar gördüm. Onları dinledim. Bizim sınıftan birini rehin alacaklarını duydum. O kişinin sen veya ben olmasını istemedim.” dediği gibi şaşkınlıktan ağzım bir karış açılmıştı. İçimden “Benim en heyecanlı ve en mutlu günüm.” dedim. Deli değilim ama daha önce hiç aksiyonlu bir anım yoktu. Bana deli demeyin bu yüzden. Daha sonra sınıfın penceresinde o adamları gördük. Ama yalnız değillerdi. Arkadaşlarım da yanlarında korkmuş gibi görünüyorlardı. Nilda’ya “Onları kurtarmamız gerek!” dedim. Daha sonra sınıfa çıktım. Kapının penceresinden baktım. Adamlar pencere tarafındaydı. Yavaşça kapıyı açtım. Sonra arkadaşlarıma “Gel!” işareti yaptım. Gördükleri gibi şaşkınlıkla bana baktılar ve kapıya geldiler. Bir anda kapıyı kapattım ve kilitlemiş gibi sıkıştırdım. Adamlar fark edince çok geçti çünkü polisi çoktan aramıştım. Polisler kapıyı kırıp adamları yakaladılar geldikleri gibi. Sonra bana ödül olarak “okulun dedektifi” unvanı verdiler. Normalde kahraman olmam gerekirdi ama ben dedektif olsun istedim. Bu olaydan sonra dedektiflik hiç de fena değil. Yaşasın cuma günü!