Söke’deydik. Annemle mayomuzu giymiş ve arabaya binmiştik. Yolda o güzel çam kokusu vardı. Çam ağaçları sanki bize selam verecekmiş gibi dizilmişti.
Burası o kadar güzeldi ki yeşilin her tonunu görmek mümkündü. Nihayet gitmek istediğimiz yere gelmiştik. Arabamızı ağaçların altına park etmiş, yürümeye başlamıştık. Bir süre sonra gözlerime inanamadım. Karşımda masmavi bir deniz, altın gibi bir kumsal; denizin ve ormanın birbirine karışmış kokusu vardı. Buraya resmen aşık olmuştum! Annemle çok yüzdük, kumdan kocaman bir kale yaptık. Üzerinde yaprak ile bir sopayla yaptığım bir bayrak duruyordu. Çok fazla balık vardı. Çok eğlenceliydi. Yüzdükten sonra her şeyi toplayıp arabamıza bindik. Yine o güzel çam kokulu yerden geçtik. Yolda teyzelerin pişirdiği bazlamalardan aldık. Sıcacık bazlama kokusu beni iyice acıktırmıştı. Dayanamayarak bir parçasını yedim. Eve geldiğimizde çok yorgun ve bir o kadar da mutluydum.
Yatağa girdiğimde gözlerimi kapadım ve rüyalarımda hala Karasu koyu varda koyun turkuazımsı rengini hiç unutamamıştım çok güzeldi!!