İnsanlar doğumundan ölümüne kadar olan süreçte birçok özellik ve yetenek kazanır. Bu özellikler ve yetenekler bazen doğuştan yani kalıtsal yolla, bazen çevremizdeki insanlar ve olaylardan etkilenerek kazanılır. Mesela bir insanın enerjik ve nazik olması çevresinden dolayı etkilenirken, bir insanın kısa bir süre içinde agresifleşip agresifleşmemesi kalıtsal özelliğin etkisinin bulunduğu söylenilebilir. Fakat zekâ ve kişilik özellikleri neyden etkilenir ve gelişir?
Zekâ, düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneğidir. Kalıtsal yolla oluşan ama yıllar içinde özellikle ergenlik çağında şekillenen ve gelişen bir olgudur. Zekâ kalıtsal yola gelişse de geliştirecek ve şekillendirecek olan bizizdir. Kendimizi geliştirebilecek insanları çevremize almak, okumak, dinlemek, çıkarım yapmak, sorgulamak bizim elimizdedir. Mesela ünlü bilim insanları, ressamlar, yazarlar sadece doğuştan gelen bir yetenekle şu anki konumlarını erişmediler; çalıştılar, çevrelerine onlara fayda sağlayacak kişiler aldılar ve böylece günümüzdeki Einsteinlar, Aziz Sancarlar, Picassolar oluştu.
Kişisel özelliklerimizin bazıları kalıtsal yolla gelse de çevremizin, ailemizin, arkadaşlarımızın ve yaşadığımız toplumun etkisi daha fazladır . Bunun nedeni ise biz insanların çevremize ve topluma ayak uydurma çabasıdır. Diğer bir nedeni ise çocukların ve ergenlerin bir ayna gibi olmasıdır. Çünkü küçük yaştaki çocuklar çevresinden başrol veya rol karakter ararlar ve onun gibi olmaya çalışırlar. Örnek olarak bir çocuğun çevresindeki kişiler baskıcı ve aşırı kuralcıysa o çocuğun girişken olması beklenemez. Bu olay çocuğunun yüzmeyi bilemezken kulaç atmasını beklemek ile aynı şeydir.
Sonuç olarak, özellikle küçük yaştaki çocuklar aynı bir ayna gibidir çevresinde ne varsa onu yansıtır ondan dolayı birkaç özelliğimiz doğuştan gelse de asıl onu şekillendiren çevremizdir.