‘Doğa ile savaştayız, kazanırsak kaybedeceğiz.’
Doğaya karşı verdiğimiz savaşta kazanmak ve kaybetmek el ele gidiyor. Doğanın bize karşı verdiği mücadele bize verdiği, bizi hayatta tutan şeylere karşı geliyor.
Kazanırsak, uğruna yaşadığımız her şeyi yok ederiz. Doğanın güzelliği; ağaçlar, çiçekler, gün batımları, bulutlar. Dünyayı daha güzel kılmak için baktığımız her şey yok olurdu.
Sadece doğadan dolayı hayatta olduğumuzu düşünürsek, onu yok etmek doğal olarak kendimizi de yok etmek olur. Hayatta kalmamız için ihtiyaç duyduğumuz oksijen, temiz su ve ekinler, topraklarımız, ağaçlarımız ve temiz su kaynaklarımız sayesinde sağlanır, onlar olmadan dünyada yaşamamız mümkün olmazdı.
Ama bu savaş zaten başladı, ve kaybetmeye her gün yavaş yavaş daha da yaklaşıyoruz.
Araştırmacıların bu son hakkımızın, ve bundan daha sonra yaşam stilimizi değiştirmenin bir umudunun olmayacağını söylediklerine ramen insanların açgözlülükten hala bina yapmak için ağaç kesip, hala kırları yakıp, olduğu yerlere plantasyon dikip duymamazlık ve görmemezlikten gelmelerine şahit oluyoruz. Ve böylece savaşımız sessizce ilerliyor. Halbuki hep böyleydi bu mücadele. Ancak son zamanlarda iklim değişikliğinin korkunç ve zarar verici etkilerini gördükten sonra bu savaşın bizi ne kadar kötü etkileyeceğini fark ediliyoruz.
Ama hala çok geç değil. Hayatımızdaki en küçük şeyleri değiştirsek bile, birlikte, bir bütün olarak kocaman bir fark yaratmış oluruz. Küçük bir şey bile olsa hiçbir şey yapmamaktan iyidir.