Sabah uyandığımda nerde olduğum veya saatin kaç olduğu belli değildi. Neyse ki en azından güneşin kalktığı görünüyordu. Elimi cebime attım ve bir kâğıt buldum. Üstünde bir adres yazıyordu. Bu adresin ne anlama geldiğinden hiçbir fikrim yoktu ama geçen gün neler olduğuna veya yolun ortasında ne işim olduğunu bilmiyordum. Ondan dolayı o adrese gitmeye karar verdim.
Oraya vardığımda, o evin ne anlama geldiğinden hiçbir fikrim yoktu. Kapıyı çaldığımda, hiç tanımadığım bir insan karşıma çıktı. Nedense ama çok sanki beni yıllardın tanıyormuş gibi davranıyordu. “Geçen gün inanılmaz eğlenceliydi, bunu tekrar yapmalıyız.” Dedi adam. O sırada hala o adamın kim olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Birkaç dakika konuştuktan sonra beni evine davet etti. Adamın evine girdiğimde çok tanıdık geldi ama tam olarak nerden bildiğimden emin değildim. Biraz düşündükten sonra aklıma geldi, bu benim en yakın arkadaşımın eviydi ve o tanımadığım adam da benim arkadaşımdı. Onu nasıl unutabilirdim ki? En azından şu an kimin evinde olduğumu biliyordum.
Biraz konuştuktan sonra arkadaşıma, dün hakkında sordum. Onun söylediğine göre, geçen akşam saat 11 de arkadaşımı arayıp beni bir parktan almasını istemişim. Bu hikâyeyi arkadaşım anlatırken birden telefonum çaldı. Meğerse arka cebimde telefonum varmış. “Keşke bunu önceden bilseydim” diye düşündüm. Telefonumu açtığımda ablam konuşmaya başladı. “Dün nereye gittin? Tüm gece boyunca seni aradık.” Diye kızdı. “Keşke bende bilseydim” diye cevap verdim. “Senin yüzünden düğümümün ortasında seni aramak için gitmem gerekti” diye kızmaya devam etti.
Biraz zaman sonra ablam sakinleşmeye başladı. “Peki o zaman neredeydin?” diye sordu ama ben ne cevap vereceğimi bilemedim. Uzun bir sessizlikten sonra ablam “neyse bir an önce eve gel” diye bağırıp kapattı.
Bu konuşmadan sonra artık arkadaşımla selamlaştık yola koyulmaya karar verdim. Neyse ki arkadaşım biraz para borç verdi ki eve doğru düzgün gidebilirim. Yürümeye başladığımda tüm ceplerimi kontrol etmeye başladım.
“Eğer telefonum cepteyse başka şeyler de olabilir” diye düşündüm. Sağa cebime baktığımda bir kâğıt buldum. Üstünde bir telefon numarası vardı. O numarayı görünce aramaya karar verdim. Neyse ki birisi telefonu açtı. Bu sefer gerçekten tanımadığım bir adam açtı. “Sonunda aramaya karar verdin ha?” dedi adam. “Peki sen kimsin?” diye sordum. “Merak etme yakında hatırlarsın” dedi. Bu beni baya korkutmuş tu.
Yaklaşık 40 dakika sonra üç tane simsiyaha araba önüme geldi ve içinden 6 tane adam çıktı. Kaçmaya denedim ama koşmak için fazla yorgundum. Üstüme siyah bir poşet koyup beni arabaya attılar. Poşeti çıkardıklarında bir çölün ortasındaydım. İşte o anda neler olduğunun anlatmaya başladı adam. Bu adam bir uyuşturucu baronuydu ve beni gizlice uyuşturucu taşımak için kullanmıştı. İçimde ise o satmayı planladığı uyuşturucular vardı. Ben bir önceki gün bir şekilde içimdeki uyuşturucuları tutan poşeti yırtıp kafamı kaybetmiştim.
Bu haberi duyduğum an paniklemeye başladım. Sanırım kalp krizi geçirecektim. Orda öyle oturamazdım. Kaçmam lazımdı! Karşımda duran adam “eyer kaçmayı denersen seni öldürmek zorunda kalacağım.” dedi. Keşke onu dinleseydim ama fazla stresliydim. Ayağa kalkıp tüm gücümle koşmaya başladım ama tam kaçacağımı düşünmeye başladığımda bir ses duydu. Artık fazla geçti. Yere düştüm ve ruhumun bedenimden çıktığını hissettim. Bu benim sonumdu.
Şeytanın İşi
(Visited 18 times, 1 visits today)