Günlerden bir gün tek kalmış çok sıkılıyordum. Aklıma arkadaşım geldi, hemen telefonumdan arkadaşıma mesaj attım, o da evde tek kalmış canı sıkılıyordu. Sonra dışarıya çıktık. Bir cumartesi gününde ilk defa bu kadar boş görüyordum sokakları. Bir gariplik vardı; sokaklarda, evlerde, parklarda, hiç kimse yoktu hatta bakkal veya restoran bile açık değildi. Arkadaşım Melis ile bir banka oturduk, bir anda bir ses geldi, merak edip hemen sesin geldiği yere koştuk. Ve gördüğümüze inanamadık şu an bu hayal miydi ben hala uyuyor muydum, bilmiyordum. Gözlerimi iyice ovuşturdum ama bu gerçekti, çok büyük bir kapı vardı karşımızda ama bildiğimiz kapılardan değildi bu, bu kapı başka bir Dünya’ya çıkan bir kapıydı. Arkadaşımla birbirimize baktık ikimizin de aklından “O kapının içerisinde ne vardı?” sorusu geçiyordu. Bence o kapıdan girmeliydik sonuçta bir kere geliyoruz bu hayata her şeyi keşfedip öğrenmeliydik. İkimiz de kararlı bir şekilde kapının içerisinden girdik. İkimiz de şaşkın bakışlarla baktık etrafımıza, burasının gerçek dünyayla alakası bile yoktu. Tamamen bir parkurdan ibaretti, normal dünyadaki gibi değil bu parkurlar internet oyunlarındaki parkurlara benziyordu. Kolumuza baktığımda beş tane çizgi gördüm, bunlar ne kadar canımızın olduğunu gösteriyordu. Arkadaşıma baktığımda gerçek hayattaki görünüşüne hiç benzemiyordu, aynısını arkadaşım da bana söyledi. Belimde bir çantanın olduğunu fark ettim, hemen çantayı açıp içine baktım; içinden halat, makas, fener , su , yiyecek, kask, kalem ve not defteri çıktı, Melis’te de aynı eşyalar ve aynı çanta vardı. Bir ses geldi birisi “Oyun 10 saniye sonra başlayacaktır.” demişti. Hayatımın en heyecanlı anıydı o. Sonra geri sayım başladı 10,9,8,7,6,5,4,3,2,1 ve 0. Hemen parkuru yapmaya başladık, ilk baştaki parkurlar kolaydı ama sonrasının gittikçe zorlaşmaya başladığını anlayabiliyordun. Bu sırada tabii ki malzemelerin hepsini kullandık. Parkurlar artık zorlaşmıştı, biz farkında olmadan çok hızlı davranıyorduk, o sırada arkadaşımla aynı anda düştük ve kolumuza baktığımda artık beş çizgi değil dört çizgi vardı. İki üç parkur daha geçtikten sonra bu sefer ben düştüm, üç parkur geçtikten sonrada arkadaşım düştü. Artık ikimizin de üç canı vardı ve parkurlar da acayip zordu, dikkatli olmamız gerekiyordu. Çıkış kapısını görmüştük. Biraz daha ilerledikten sonra artık varmıştık. Çıkış kapısından geçip gerçek Dünya’ya gelmiştik. İkimiz de gerçek hayattaki halimize dönmüştük. Hava kararmıştı, saatimi alıp saate baktım, yedi kırk beşti ve annelerimizin “Saat sekiz de evde olacağım.” dediği aklımıza gelmişti, koşarak evlerimize gittik. İkimizde çok yorgun ve eğlenmiştik ve bu eğlenceli maceranın sonuna gelmiştik.