Bir yaz günüydü. Haziran’ın dokuzu, doğum günüm. 28. yaşıma girdim. Aynı zamanda da polislikte 6. yılıma geçmiştim. Polis arkadaşlarımla çarşıda dolaşıp sohbet ettik. Sonra eve döndüm. Tüm akrabalarım benim doğum günümü kutlamaya gelmişti. Hemen odama gidip üstümü değiştirirken cebimde bir şey olduğunu fark ettim. Elimi cebime attım ve bir kağıt buldum. Üstünde bir adres yazıyordu. İçimden “Yarın giderim.” dedim. Sonra ertesi gün o yazan adrese gittim. O adres FBI’ın özel üssünü gösteriyordu. Güvenliğe bu kağıdı gösterdiğimde beni içeri aldı. Beni siyah gözlüklü bir ajan karşıladı ve bir odaya götürdü. Orada adaleti korumak için çalışan kuruluşların en iyi adamları vardı. Bana benim de polisleri temsil ettiğim söylendi. Orada bizim için birkaç test olduğunu öğrendim.Testler basit gözüküyordu. Dikkat, seçim, zeka. Zeka testinde bize bulmaca verdiler. Kalemi yanlışlıkla kırdım. Yamuk kalem ile yazıyordum. Sonra aklıma ortadaki masayı çekip onun üzerinde yazmak geldi. Masayı çekerken çok fena ses çıktı. Bu test bitmişti ve başarısız gözüküyordum. Seçim testinde sokağa zarar veren uzaylıları birkaç insanın arasından seçip ona ateş etmemiz gerekiyordu. Ben sadece tek bir kez ateş ettim. O da Victoria adlı küçük kız maketiydi. Onu vurup da öbürlerini vurmamakla ilgili birçok nedenim vardı. Bize zor bir sudoku verdiler. Sudokuyu başarıyla tamamladım. Benim hakkımda iyi düşünmüyorlardı. Yine de beni son teknoloji özel üslerine götürdüler. Geldiğimde “Buraya neden geldik? Sorun nedir?” diye sordum. Ajan Z denen kişi “Bu sorunu bileceğini düşünüyordum. Sorun gezegenimizde artan uzaylı sayısı.” diye cevapladı. Uzaylılar bize bir mesaj gönderdi. Mesajı bu üsse aldığımız zararsız minik uzaylılar bize tercüme etti. Mesajda “1 saat içinde dünyayı bize teslim etmezseniz dünyayı yok ederiz” dediler. Ben “Bu uzaylıların kralını bulup o emri tersine çevirelim” dedim. Minik uzaylılar onların kralının Mısır piramitlerinin içinde olduğunu söylediler. Hemen oraya gitmek için hazırlıklara başladık. Elimizde uzaylı ve filavun donduran güçlü silahlar vardı. Helikopter ile onarlı üç grup ile Mısır’a gittik. Yanımıza 9 damacana su aldık. Kızıl ötesi tarama ile onların hangi piramitte saklandığını bulmaya çalıştık. Yapılan testlerde uzaylıların sıcak kanlı olduğu tespit edilmişti. Uzaylılar Mısır köylerine 3 mil uzaktaki bir piramitte duruyordu. Söylenenlere göre filavunlarla uzaylılar arasında bir ilişki varmış. O yüzden çok dikkatli ve kontrollü bir şekilde içeri girmemiz gerekiyordu. İçeri tuvalet kağıtlarına sarılı bir şekilde girdik. Bizi gerçekten mumya sandılar. İçeride duvarlarda birçok mumya tabutu vardı. Gittiğimiz yerde mumyalara düşman bir filavun ordusu vardı. Tahminime göre 100 kişilik. Yanımızdaki binbaşı Philip o uzaylı ve filavun donduran silahı kullandı. O silah sıçrayıcı olduğu için hepsini tek bir etrafında dönme ile dondurmuştu. Önümüzde sadece krala ulaşmak için bir engel kalmıştı. Kralın tahtına ulaşmadan önce onun iri ve güçlü gözüken 10 korumasını geçmemiz gerekiyordu. O silahı kullandığımızda biraz zor etki etti. Kral önüne döndüğünde şirin gözüküyordu. Ancak maskesini çıkardığında dev bir hamam böceği olduğu göründü. Onu hepimiz öldürmek istiyorduk. Hepimiz birden silahımızla ona ateş ettik ve buza dönüştü. Biz onu Amerika’ya götürene kadar buzu erimesin diye 5 dakika daha tuttuk. Amerika’ya vardık. O tehditi geriye almayı krallarının emirleriyle başardık. Kalan uzaylıları da kralın emri ile uzay gemileri ile uzaydaki yerlerine gönderdik. Sonra normal hayatımıza devam ettik.