Kendiliğinden var olan sürekli kendini değiştiren canlı ve cansız varlıkların tümüdür doğa.
Doğayı kirletmemeliyiz. Yerlere çöp atmamalıyız. Geri dönüşüm yapmalıyız. Fabrikacılık, ormancılık ve hayvancılık yapıldığında kesilen ağaçlar sebebiyle doğaya sera gazı fazla fazla yayılıyor. Bunun en önemli sonucu da iklim değişikliği. Bu durumu dikkate alarak fabrikalara filtreleme sistemleri kurulmalı, ormancılık iyileştirilmeli, ağaçlandırma yapılmalı, hayvancılığın da azalması gerekmektedir. Doğadaki tüm hayvanları korumalıyız. Küçücük görünen böceklerin doğaya faydası çok büyüktür. Jonas Salk: “Eğer bütün böcekler dünyadan yok olacak olsaydı birkaç yıl içerisinde dünyadaki hayat sona ererdi. Eğer insanlık yok olsaydı bütün doğa kendini yeniler ve toparlanırdı. Doğru tarım yapmalıyız. Doğanın dengesini korumak için elimizden geleni yapmalıyız.” der.
“Doğa ile savaştayız, kazanırsak kaybedeceğiz.” diyen Hubert Reeves’in bu sözünün gerçek olduğunu gösteren Pasifik okyanusundaki Paskalya Adası’ndaki sakinlerin yaşadıklarıdır. Çok sayıda kuşun yaşadığı gür ormanlara ve verimli topraklara sahip bu ada yaşayan insanları sanat olarak yaptıkları heykeller için kestikleri ağaçlar artınca orman hayatı yok oldu. Bu durum kıtlık getirdi. Domino etkisiyle her şey, insanlar dahil yok oldu.
Pandemi süresinde hepimiz evlere kapandık. Üretim durdu. Daha birçok şey yaşandı. Bu durumun dünyaya getirdiği sorunlar var. Diğer tarafta da doğa dinlendi, insan temelli kirlenme azaldı. Kısacası goğayı kendi haline bırakırsak çabuk iyileşiyor.
Doğayla savaşımızda kaybedelim. Kaybedelim ki kazanalım.