Ailemden, arkadaşlarımdan hatta dünyadan soyutlanmak istercesine nefret etmeye başladım. Bazen kendime neden yaşadığımı soruyorum. Öldüğümde neyin değişip neyin değişmeyeceğini düşünüyorum. Evet, ölmekten korkuyorum. Ailemdeki insanların ve arkadaşlarımın öldükleri günü düşünerek hayaller kuruyorum ve bu bana dayanılmaz bir acı veriyor. Bu düşüncelerim sonrasında kendime neden yaşamam gerektiğini tekrardan hatırlatıyorum. Ama çoğu zaman gece yatağıma yatıp uyuyamadığımda tavanı izlerken bu düşünceler kâbusum oluyor. Gözlerimi kapatıp çığlık atmamak, annem ve babamın yanına gitmemek için çok büyük bir çaba harcıyorum. Sabah oluyor ve kendimi terler içinde, parmaklarımı ellerime kenetlenmiş şekilde buluyorum. Elimde oluşan acı ise tarifsiz. Bazı zamanlar ise burnumun kanamasına uyanıyorum işte bu beni her şeyden daha çok rahatsız ediyor. Tüm bunlara neden olan düşüncelerimi beynimden silmek istiyorum. Uyumanın insana iyi hissettirdiği için var olduğunu bilsem de bu ben de hiç işe yaramıyor her normal insan gibi kendime zarar vermeden uyanmak istiyorum.
Bugün annemler çığlıklarımı duyarak uyanmış yataktan kaldırıp sakinleşmemi beklemişler. Elimden akan kanları temizleyerek üstümü değiştirmeme yardım etmişler. Evet, annemlere daha önce korkularımdan, düşüncelerimden ve yaşadığım acılardan söz etmemiştim. Maalesef onlarda olanları fark edemeyecek kadar meşguldüler. Ama onlara kızmıyordum ne de olsa yaptıkları çoğu şey benim içindi. Gözlerimi açtığımda annemle babam başımda bekliyordu ben ise bembeyaz çarşafla kaplı büyük bir yatakta tek başıma yatıyordum. Annemler yaşadıklarımı teker teker anlatmam gerektiğini onları çok fazla üzdüğümü söylüyordu. Fakat ben daha korkularımla yüzleşecek cesareti toplayamadığım için anneme dinlenmek istediğimi söyledim. Şanslıyım ki üstüme gitmedi ve karşımdaki koltuğa oturdu. Camdan gelen güneş oldukça rahatsız edici olduğu için kafamı yan tarafa çevirdim. Bununla birlikte odada tek olmadığımı gördüm.
Diğer yatakta da yatan biri vardı. Yüzü bana doğru dönüktü ve oldukça tatlı bir yüze sahipti yanakları al al dudakları ise birkaç dakika öncesine kadar kiraz yemiş gibi doğal kırmızıydı. Uyduğu için gözlerini göremiyordum ama tahminimce açık kahverengi olmalıydı. Onu şimdiden çok sevmiştim ve uyanmasını sabırsızlıkla bekliyordum. Uyuya kalmış olmalıyım ki yanımda yatan çocuğu göremiyordum hatta yatağı bile göremiyordum. Kendimi gördüğüm şeyin rüya olduğunu inandırdım ve daha fazla bu olayın üstüne gitmemeye karar verdim.
Hastane odasında balkon olmaması oldukça canımı sıkmıştı annem ise nefes almam için dışarı çıkartmıyordu bu yüzden ben de hastanenin terasına çıkmanın iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Ve merdivenden ikişer ikişer hızlıca çıktım. İşte şimdi yaşadığımı hissediyordum hastane odasında nefes almak oldukça zordu. Fakat arkamdan gelen sesle terasta yalnız olmadığımı fark ettim önce biraz ürperdim fakat bu sabah yanımdaki yatakta uyuyan çocuktu onu yanaklarından tanımıştım. Oldukça heyecanlı bir şekilde onunla tanışmak istediğimi fakat uyandığımda artık yanımda olmadığını söyledim. O da bana benim çok güzel uyuduğumu ve uyandırmak istemediğini söyledi. Bunu düşünmesi ise ne kadar nazik bir insan olduğunu düşünmemi sağlamıştı. Konuştukça daha da çok tandık birbirimiz kötü düşüncelerimi ve korkularımı ilk defa bir insana anlatıyordum ve o kadar ilgiliydi ki fikirlerimin değişmesinde önemli derecede rol oynadı neredeyse ona âşık olmuştum. Hava soğuduğu için içeri girdiğimizde yanımdan kaybolmuştu sanki aşağı inip tüm bu olanları anneme anlattığımda annem bunların zihnimin bana oynadığı bir oyun olduğunu söyledi.
Böylelikle durumun daha kötü olmaması için tedavi almaya başladım ve birkaç yıla kullandığım ilaçlar uykularım ve korkularım üzerinde oldukça fayda sağladı. Artık yaşadığım her gün için mutluluk ediyordum tek üzüldüğüm şey hastanede tanıştığım kişinin sadece hayal ettiğim bir kişiden ibaret olduğuydu. Ne de olsa ona âşık olmuştum.