Fotoğraf…

Yeni bir günün başlangıcıydı ve arkadaşlarımla vakit geçirmek için şimdiden sabırsızlanıyordum. Fakat uyanır uyanmaz fark ettim ki odamda değildim. Burası, başka bir yerdi. Ucu görülemeyecek kadar ilerleyen beyaz bir boşluktu. Yanımda sadece bir bilgisayar, kedim ve tuhaf görünen beyaz bir kapı vardı. Başta ne yapacağımı bilemeyip olduğum yerde kaldım, belki yeni bir şey fark ederim diye ama bu kedi, bilgisayar ve kapı dışında hiçbir şey yoktu. Artık yapacak bir şey olmadığını anlayınca kalktım ve bilgisayarla uğraşmaya başladım. İçinde sadece bir günlük uygulaması vardı ve tuhaf olan şey bu günlük benim son birkaç günümü açıklıyordu.

Başka yapacak bir şey olmadığında kapıya doğru yöneldim ve açtım, açtığımda gördüğüme inanamıyordum. Artık o beyaz boşlukta değil, daha çok gerçek hayata benzeyen bir yerdeydim fakat her şey biraz daha parlak ve yeni gibiydi. En ilginç olan oradaki odada bazı arkadaşlarım bulunuyordu. Olan her şey normalmiş gibi davranıyorlardı ve beni gördüklerinde heyecanlandılar, beraber vakit geçirebilecektik artık. Orada bulunan başka bir kapıdan dışarı çıktık ve gezmeye başladık, dışarısı gayet normal görünüyordu. Bir süre ilerledikten sonra parka gitmeye karar verdik ve orada iki tane daha arkadaşla karşılaştık. Birini yanında fotoğraf albümünü getirmişti ve bizde onlarla birlikte albüme bakmaya karar verdik. Bazı fotoğraflar hala güzel anıları hatırlatıyordu. Bir süre baktıktan sonra aradan bir fotoğraf düştü, fakat albümün sahibi düşen fotoğrafı almaya kalkınca çok beklemedik bir olay oldu, aniden çok endişelenmeye ve bu fotoğrafın nerden çıktığını sormaya başladı ve kimse ne olduğunu anlayamadan yine kendimi o beyaz boşlukta buldum. Artık kapı orada değildi. Ne yapacağımı bilemiyordum ve etrafta koşmaya başladım ama bu boşluk asla bitmiyordu.

Koşarken, komik olarak, ayaklarım birbirine takıldı ve yere düştüm. Düştüğüm anda ise kendimi odamda buldum, gerçek odamda. O parlak dünyadan veya beyaz boşluktan bir iz yoktu. Görünüşe göre zihnim bana bir oyun oynuyormuş ve bunlar sadece bir rüyaymış. Fakat sadece sıradan bir rüya olamazdı, o kadar gerçekçiydi ki. Ve o resmin olayı neydi? Günün geri kalanı aklımda olan tek şey buydu. O albümün sahibi gerçekte de olan bir arkadaşımdı ama onu uzun bir süredir görmemiştim. Görüşmememizin bir sebebi olduğunu bildiğim halde neden olduğunu tam hatırlayamıyordum. O gece uyurken hiç o rüya alemine geri dönebileceğimi düşünüyordum ve şansıma, tekrar a beyaz boşlukta belirdim. Direk kapıya doğru koştum ve fotoğrafın olduğu arkadaşıma gittim. O daha bir şey diyemeden albümü kaptım ve o fotoğrafı aramaya başladım. Bulduğumda ben de gözlerime inanamadım ve tam anlayamadan yine beyaz boşlukta buldum kendimi. Aklımda olan bir şey bu fotoğrafı görmemi istemiyordu ama şansıma, buraya geri getirildiğimde fotoğrafı elimde tuttuğum için oda benle gelmişti.

Artık ne olduğunu tam anlayabilirdim, ilk bakışta çok bir tuhaflık yoktu ama daha yakından bakınca köşede küçük bir şekilde yatan, büyük ihtimalle ölü, bir kişi vardı. Ve bu kişi albümün sahibinin ta kendisiydi. O an her şeyi hatırladım, buna inanmak istemiyordum ama artık neden onu uzun süredir görmediğimi hatırlamıştım. Daha önce bu gerçeği unutmak için her şeyi yapmıştım ama gerçek her zaman kendini göstermenin bir yolunu buluyor…

(Visited 10 times, 1 visits today)