“Bilim insanı” kelimesi, evrendeki nesnelerin nasıl çalıştığını ve işlediğini daha iyi anlamak için fiziksel dünyanın çeşitli yönlerini araştıran ve inceleyen kişileri tanımlamak için kullanılan genel bir terimdir. Bilim, tek bir meslek değildir; pek çok bilim uzmanlığı vardır. Bununla birlikte, her bilim insanı, tüm yeni keşiflerin sadece spekülasyon değil gerçeklere dayalı olmasını sağlayan katı bir kurallar dizisi olan “bilimsel yöntemi” izler. Eğer bu kuralla uyulmaz ise bilim insanın yaptığı bütün çalışmalar adeta bir çöpe dönüşür.
Bunu yanı sıra normal hayatta da olduğu gibi bilimde de etik kuralları vardır. Kimse kimsenin icadını veya geliştirdiği formülü çalmaya çalışmaz çünkü etik değildir. Bu tartışmanın en büyük örneğini şu anda evlerimizin ışıl ışıl olmasını sağlayan ampuller de görebiliriz. Çoğumuz ampulün mucidinin Edison ya da Tesla sanıyoruz ancak bu iki önemli isimden farklı yirmiyi aşkın bilim insanı da ampulün icadı üzerine çalışmıştır. Hatta elektrik ile aydınlanma ilk olarak 1808 yılında Humphrey Davy’nin yaptığı ark ışığı ile başlamıştır. Fakat biz bu isimi neredeyse hiç duymadık.
Ampul kelimesi geçtiği anda ilk başta akla Tesla ve Edison gelir ki bu çok doğaldır. Aslında Thomas Alva Edison ve Nikola Tesla tanışıyorlardı çünkü Edison Tesla’nın , düşmanı , eski patronuydu. Edison her zaman Nikola Tesla’ya yaptığı maddi kötülükler ve manevi eziyetler ile anılır. W. Bernard Carlson ”Tesla : Inventor of the Electrical Age” adlı kitabında şunu söylemiştir : ”Onlar farklı mucitlerdi. Birinin diğerinden daha iyi olduğunu söyleyemezsiniz. Amerikan toplumunun Edisonlara ihtiyacı var ve onun da Teslalara ihtiyacı var.” Bu sayede Tesla’nın Edison’dan çoğu alanda daha iyi olduğu kanısına az da olsa varılabiliyor.
Edison , kapitalist düzene en iyi şekilde ayak uydurmuş bir girişimciydi ve tüm özelliklere sahipti. Parayı ve insanları nasıl yöneteceğini biliyordu. Bu da ona ”patron” olmasını sağladı. Ama hepsinden önemlisi, paranın nasıl kazanılması gerektiğini, ürünlerin nasıl pazarlanacağını, insanlarla nasıl iletişim kuracağını, doğru kişilerle bağlantı ve ağ oluşturabilmeyi biliyordu. Bu, onu iş başarısı konusunda Tesla’nın çok ötesine koyuyordu. Tesla çoğu kişinin düşündüğünün aksine utangaç ve çekingen biri değildi. Sıra dışı bir psikolojiye sahip olduğu aşikârdı ancak o , sosyeteye karışmayı bilen biriydi. İdealistliğinden dolayı ticaret dünyası ile uyumsuzluklar yaşadı ve bu durum Edison’un adını daha fazla öne çıkmasına sebep oldu.
Tesla icatları ile insanları etkilemek onların hayatına dokunmak istiyordu ancak bunu ticaretle değil bedavadan yapmak istiyordu. Tesla’nın ölmeden önce hâlâ üstünde çalışmaya devam ettiği bir projesi vardı ve bu proje bir şekilde tamamlansaydı şu anda evlerimizde elektriği bedava kullanabilecektik. Wardenclyffe Kulesi adını verdiği icadı sayesinde bütün dünya bedava elektrik kullanabilecekti. Ancak yine para insanların gözünü boyadığı için Tesla’nın finansörü bu projeye yatırım yapmadı. Eğer elektrik bedava olursa kazançlar azalırdı.
“Edison and The Rise of Innovation” kitabının yazarı Leonard DeGraaf’in söylediğine göre : ampul , fonograf ve hareketli resim Edison’un en öenmli buluşları olarak dile getirilirken , başka bilim insanları da bu icatlar üzerinde çalışmalar yapıyorlarmış. Edison, elektrik gücü aktarımı için Tesla’nın pratik olmayan alternatif akım sistemi fikrini yok saydı ve bunun yerine kendisinin basit ancak daha az verimli doğru akım sistemini teşvik etti. Aksine, Tesla’nın fikirleri mevcut piyasa talebi olmayan, daha çarpıcı teknolojilerdi ve onun alternatif akım motoru ve Niagara Şelalesi’ndeki hidroelektrik santrali ,türünün ilk örneği enerji santrali, gerçekten de dünyayı değiştirdi.
Bir bilim insanı çıkar ve der ki halkın yararına çalışacağım. Ancak diğeri çıkar ve der ki ben de aynısını yapacağım ama parası karşılığında. İkisini ayıran temel özellik budur. Biri halkın yararına çalışır diğeri kendi yararına. Ama nasıl olursa olur kendi yararına çalışan hep kazanır diğeri çürüyüp gider. Öyle olmamalı. Bilim herkesindir.