Selam ben dahi bir delinin torunuyum. Yaptığı çalışmalarla bütün dünyayı etkileyen hem astronomi hem fizik hem de matematikle kafayı yemiş birisidir. Dedemle aynı evde yaşıyorum, onu kahvaltıya çağırmak için odasına doğru ilerledim ancak kulaklarımı çınlatan bir ses geldi, dedemin üzerinde çalıştığı yeni icadından geldiğini düşündüm ve yavaşça kapısını araladım, rengarenk ışıklar saçan bir taş belirdi. Başım dönmeye başladı, sonrasında ise dedem bana gözlüğünden verdi bu göz kamaştırıcı ışıkları bir nebze olsa azalmıştı. Dedem yıllardır uğraştığı icadını sonunda bitirdiğini söyledi. Bu bir zaman makinesiydi, söylediğine göre bir fareyi bir yıl öncesine yollamıştı ve birden aklında o fareyi 1 yıl önce gördüğünü söyledi ama aslında öyle bir şey hatırlamıyordu sanki o saniye aklına binmiş gibiydi. Ben de bu makineyi denemek istiyordum ama dedem geri dönmenin yolunu bir türlü bulamamıştı. Bir an önce denemek istiyordum ve istediğim gibi oldu. Garip bir şekilde taş gözlüklerimize rağmen neredeyse kör edici ışıklar saçmaya başladı. Dedem bana kaçmamı söyledi ancak bunu yapamadan bir yere gelmiştik. Düşündüğü şey olmuştu rastgele bir zamana ve üstelik geri dönebileceğimiz kesin olmayan bir durumda, şehrin ortasında belirmiştik. En azından gece zamanıydı yoksa diğer insanlar tarafından büyücü olarak adlandırılıp idam edilebilirdik. Bir an önce konuşabileceğimiz birisini arıyorduk ki yakınlarımızda bir yerde patlama sesi gelmişti. Camlar sallanıyor, eşyalar yere düşüyordu, bir yandan da insanlar koşuşturmaya başlamıştı. Galiba bir savaşın içerisindeydik. Hemen birisini durdurmak için yanına gittik ancak bizi duymuyorlardı. Sebebini dedeme sorduğumsa plan dışı bir durum olduğunu söyledi. Oysaki dedesi deney faresini görmüştü ya da halüsinasyon görmüştü ancak içinde bulunduğumuz durum daha önemliydi, buna bir çözüm bulmalıydık yoksa savaş dönemlerinde bir ruh gibi yaşamak istemiyorduk zaten kim ister ki bu durumu? Dedemle hızla yola koyulduk yanından geçtiğimiz insanların saçları dalgalanıyor, kıyafetleri sallanıyordu. Marketin önünde bir takvim vardı ve anlayamadığımız bir dille yazılar yazıyor ve 1915 yazıyordu. Sosyal dersinden aklımda kalan şeylerden birisi ise bunun I. Dünya Savaşı olduğuydu. Korkmaya başlamıştım. Patlama sesleri gelmeye devam ediyordu ancak bize hiç bir etkisi olmuyordu. Bulunduğumuz durumdan çıkıverip geri dönmek istiyorduk, normalden daha hızlı koşuyorduk. Uzun bir süre geçmişti patlamalardan sonra 3 gün olmuştu, dedemin aklına büyücülerin evine gitmek ve bizi hissedeceğinden dolayı onunla iletişim kurabileceğimizi düşündü. Bütün kasabayı gezip sonunda bir tane bulduk. Kapının içinden geçtik ki birden kollarımda bir şey hissettim. Bu büyücünün ruhları olduğunu tahmin ettim ve öyle çıktı. Bir şekilde onlarla konuşmuştum. Bize geri dönebilmemiz için bir iksir gösterdi ve dedem bunu onayladı. Kısa sürede hazırlandı iksirimiz, ruhları iksiri alıp bize verdiler ve içtik eğer farklı bir boyutta nasıl içtiniz derseniz, haklısınız bende cevabını bilemiyorum ancak gerçekten işe yaramıştı yavaşça geri dönmüştük. Dedem bir an önce geri dönmek için zaman makinesinin malzemelerini bulmaya gitti. Ben böyle bir şans bulmuşken Ata’mı görmek istemiştim, ona sarılıp konuşmak istiyordum ama bu çok tehlikeliydi, bende yapacak bir şey bulamayıp ona bir mektup hazırladım. Eski alfabeyi bilmiyordum ancak onun bulacağı yazıyla ona mektup yazarsam belki beni anlayabileceğini düşündüm. Günümüzden ve ülkemizdeki en saygı gösterilen kişi olduğuna, onun izinden sürmek için çabaladığımı belirttim ve kucak dolusu sevgilerimi ilettim. Uzun süre bekledim. Bir geri dönüt alamasam da bir gün mektubumun ona ulaşacağını umuyordum. O zamanda daha fazla duramayacaktık büyücüye bizimle gelmesini teklif ettik ancak istemedi ona da çok teşekkür edip geri geldik ve hikaye burada bitti
GEÇMİŞE DÖNÜŞ
(Visited 48 times, 1 visits today)