Masallar… Küçüklüğümüzden beri sürekli dinlediğimiz, bazen gerçek olmasını istediğimiz bazense içindeki canavarlardan korkup odanın bir köşesine sığınıp korkudan ağladığımız o masallar. Büyüdükçe neden saçma geliyor bize çocukluğumuzun kahramanları. Neden unutuyoruz onları ya da neden kaçıyoruz onlardan.
Masallar aslında bizim kişiliğimizin gelişimini etkileyen en önemli unsurlardan biri. Bir prensesin nezaketine hayran kalır onu kopyalarız mesela. Ama sizce de gerçek midir bu masallar, büyüdükçe düşündünüz mü siz de abartı olduklarını.
Peki ya şu anki dünyamız bir masal dünyası olsaydı, biz de bu masal dünyasının içinde yaşayan “gerçekçi” karakterler. nasıl olurdu sizce?
Gözlerimi kapatıp sadece hayal ediyorum bazen. Bu dünya eğer bir masal dünyası olsaydı kötü karakterler kesinlikle insanlar olurdu. O kadar korkutucu varlıklarız ki bazen kendimden korkuyorum yapabileceğim şeyleri görüp. Biz kendimizi bu dünyanın canavarları haline getirdik. Öyle ki kadınları acımasızca katledilmesini, ormanların yanmasını, her gün yüzlerce çocuğun tacize uğramasını sadece izleyebilecek kadar kalpsiz canavarlarız biz. Bazen hırslarımız o kadar aşıyor ki vicdanımızı, bir ülkeye içinde yaşayanları düşünmeden savaş açabiliyoruz mesela biz. Bazen insanların acılarıyla dalga geçip bazen kendi acımızın abartılmasını isteyebiliyoruz biz. Hepimiz o hikayelerdeki çirkin canavarlar, kötü cadılar, kalpsiz üvey anneler olmaya o kadar uyuyoruz ki bazen soruyorum kendi kendime, nerede bu hikayenin iyi karakteri? Sürekli iyiyi düşünen, etrafına mutluluk saçan, cesur, güçlü prenses. Neden göremiyoruz onu şu anki dünyamızda biz?
Pencereden baktım, gördüğüm tek şey betonların arasından bir umut çıkan ağaçların diplerine atılan çöpler. Tüm bu düşünceler yormuştu beni, hava almak istiyordum. Dışarı çıktım, hava almak yerine ciğerlerimi egzoz gazlarıyla dolduruyordum resmen. Ne zaman bu hale geldik acaba biz? Etrafıma bakınarak yürümeye başladım, kafamı nereye çevirirsem insanoğlunun sadece kendine değil her şeye verdiği zararı çok net bir şekilde görebiliyordum. Bazen masallardaki canavarlardan bile kötü olabiliyorduk.
Doğduğunda yedi kıtaya huzur veren o prenses ne zaman doğacak acaba. İyi insanları bulmak gün geçtikçe daha zor oluyordu ya da iyi insan diye bir şey var mıydı? Çocukluğumuzda bize örnek olan o masal karakterlerinden umudumu yavaş yavaş kesmeyi öğrenmiştim büyürken. Şu an hepsi o kadar pohpohlanmış, gözümüzde büyüttüğümüz ve abartı geliyorlardı ki gözüme.
Bu masalın iyi bir karaktere ihtiyacı vardı belki. Biz insanların gözüne o kadar zor geldi ki iyi karaktere dönüşmek, yine en iyi bildiğimiz şeyi yapıp kaçtık. Bu sefer iyi olmaktan kaçtık biz.