Eğitim sistemimiz sadece defter ve kitaptan ibaret. Bize dayatılan bilgileri ezberletmek dışında ne yapıyoruz?
Tüm okulların isteği dereceye girebilecek öğrenciler mezun etmek. Sadece bu. Müfredat dışı eğitimi, sanatı umursayan yok. Her şey yazıldığı gibi olacak, sadece de o olacak.
Oysaki eğitim bunlardan ibaret olmamalı. Okuldan eve gelince saatlerce kafasını kaldırmadan test çözen çocuk başarılı olabilir belki evet ama “Bize çalışkan köleler değil, yaratıcı zekalar lazım.”. Bu sözü söyleyen Ahmet Ümit. Onun da söylediği gibi, yaratıcı; bir şeyler bulan, yaratan, hayal gücünü çalıştıran insanlar da lazım. Onları yetiştirmek bir diğer başarılı insanlar kadar zor, belki daha bile zor.
Çalışmak, test çözmek bir alışkanlıktır, yapılır. İnsan istemese bile zorlaya zorlaya sistem ona bunu alıştırır zaten. Yaratıcı olmak, alışkanlıktan ibaret değildir.
Belki de yaratıcı olmaktan önce hayal kurmak öğretilmeli, alıştırılmalıdır. “Alıştırmak” lafı kulağa hiç iyi gelmiyor evet ama hayal kurmaya insan kendi kendine alışsa bunu sever, başkalarının zoruyla olabilecek bir şey değil bu bu sefer.
Hayal kurmak, insanı her açıdan geliştiren bir faaliyettir. Yer, zaman, hiçbir şey fark etmeksizin yapabileceğiniz bir şey.
İngiltere’de yapılan bir araştırma beynin hayal kurmayı sağlayan bölümünün otomatiğe bağlayarak alıştığımız rutin işleri yapmamıza yardım ettiğini ortaya koydu. Beyinde “default mode network” (DMN) olarak bilinen “varsayılan mod ağı”, hayal kurarken ya da geçmiş ve geleceği düşünürken aktif olan bir bölüm.. Cambridge Üniversitesi’nden araştırmacılara göre, bu bölüm otomatik pilot moduna geçerek olacakları tahmin ediyor ve günlük işleri çok düşünmeden yapmamıza yardımcı oluyor. Bulguların akıl hastalıklarının tedavisinde kullanılabileceği de düşünülüyor.
“Nasıl ki Cervantes, Don Kişot’u; Mary Shelley, Frankenste-in’ı; Tolstoy, Anna Karenina’yı; Dostoyevski, Prens Mişkin’i; Conan Doyle, Sherlock Holmes’ü; Yaşar Kemal, İnce Memed’i yaratüysa, Bram Stoker da, Drakula’yı yaratarak edebi ölümsüzlüğü yakalamıştır. İster iyi ve güzelden esinlensin, ister kötü ve çirkinden, yaratıcı zekâ her zaman sanat tarafından ödüllendirilecektir. Bram Stoker’m Drakula’sı bunun en iyi örneklerinden biridir “ demiş yine Ahmet Ümit, “İnsan Ruhunun Haritası” adlı eserinde.
“Sanat” kavramı uzak gelebilir bize, malum ülkemizde pek de rastladığımız bir şey değil.
Sanat, tarih boyunca insanoğlunun kendini ifade etmesinin bir yolu olmuştur. İlk insanlardan bu güne kişiler duygularını, düşüncelerini, olaylara bakış açılarını hep sanat yoluyla aktarmıştır. Mağara duvarlarına resimler çizen insanlardan bu yana sanat, yaşamın vazgeçilmez bir öğesi olmuştur.
Sanat, insanın çevresiyle etkileşim içinde olmasını, etrafında olan bitene daha duyarlı olmasını, özgür düşünebilmesini ve kendini özgürce ifade etmesini sağlar. Güzele ulaşmanın en etkinli yolu sanattır. Sanat yaşamı güzelleştirir, insana ve çevresine değer katar. Kişilere ve toplumlara bambaşka bir bakış açısı sağlar. Bu nedenledir ki Ata’mız “Sanatı olmayan bir ulusun can damarlarından biri kopmuş demektir” demiştir.
Ancak sanat yaşamımızdan böyle uzaklaştıkça biz de birbirimizden, bizi biz yapan değerlerden, en önemlisi insanlığımızdan uzaklaşıyoruz. Sanat olmayınca sevgi, saygı, hoşgörü gibi kavramlar da giderek uzaklaşıyor bizden. Çünkü sanat güzeli, iyiyi, doğruyu arayışıdır insanın. Onun yerini doldurabilecek başka herhangi bir şey yoktur. Sanat olmayan bir hayat kupkuru, yararsız bir hayattır.
Peki, öğretmenler bu konuda neler yapabilir, eğitim sisteminde ne çeşit değişiklikler yapılabilir? Sanat, toplum yaşamımızdan sökülüp atılırken buna nasıl engel olabiliriz?
Görsel Sanatlar derslerini boyama, kesme, yapıştırma, belli bir müfredatı yetiştirme saatleri gibi görmekten vazgeçerek işe başlayabiliriz. Görsel sanatlar derslerinde öğrencilerimize hem ülkemizden hem de dünyadan sanat eserlerini tanıtabiliriz. Bu konuda yapılabilecek çok basit bir etkinlik sanat eseri inceleme çalışmalarıdır. Her ders için seçilen bir sanatçı öğrencilere tanıtılarak eserlerinden örnekler gösterilebilir. Sanatçı ve eserler seçilirken o haftanın kazanımına uygun seçimler çok kolaylıkla yapılabilir. Eser tanıtma aşamasında çocuklara “Bu eserde neler görüyorsun?”, “Hangi renkleri görüyorsun?”, “Bu eserde en hoşuna giden bölüm neresi?” gibi basit sorular sorularak çocuklar kaç yaşında olursa olsun gördükleri eser hakkında konuşmaları sağlanabilir. Burada amaç çocukları sanat eleştirmeni yapmak değil sadece sanata dikkatlerini çekebilmek ve belli bir farkındalık yaratmaktır. Daha sonra sanatçının seçilen eserlerinden birinin benzerini yapma çalışmaları yaptırılabilir. Bir öğrenci okul yaşamı boyunca birkaç sanatçıyı bu şekilde tanıyıp incelese onun hayatında pek çok şey değişecektir.
Müzik derslerimiz de sanat eğitimi açısından önemli bir fırsattır. Bu derslerde de çocuklara kaliteli müziği ve müzisyenleri tanıtarak işe başlayabiliriz.
Şiiri ve edebiyatın diğer dallarını çocuklarımızın yaşamına sokmak da sanıldığından daha kolaydır. Örneğin her hafta için yerli ya da yabancı seçilen bir şairi çocuklarımıza tanıtmak için panolarımızın birinde bir köşe ayırabiliriz. Burada hem şairi tanıtıp hem de şiirlerinden çocuklarımızın yaş ve gelişim düzeyine uygun örnekleri sergileyebiliriz. Şiir dinletileri yapabiliriz. Seçtiğimiz önemli edebi eserleri çocuklarımızla birlikte okuyabilir, eleştirebilir, üzerine konuşabiliriz.
Kısaca çocuklarımıza sanatı tanıtmak sanıldığı kadar zor da değildir. Sanatla iç içe olmaya alışan çocuklarımızın hem davranışlarında hem de akademik başarılarında önemli gelişmeler olacaktır. En basitinden okul panosuna asılmış bir resmi tutup yırtmak yerine ona bakmayı öğreneceklerdir.
Sanattan uzak bir toplum olmaya devam ettikçe sosyal sorunlarımız çözülmek bir yana büyüyerek artmaya devam edecektir. Öğrencilere herhangi bir derste saygı, sevgi, hoşgörü gibi kavramları istediğimiz kadar anlatalım onları sanattan bu şekilde uzak tutmaya devam edersek bu kavramlar testlerde soru çıkarsa doğru bilinen ancak asla hayata geçmeyen kavramlar olmaya devam edecektir. Bu nedenle sanat derslerimiz bir an önce öğrencileri güzel sanatların her alanıyla tanıştıracak bir yapıya kavuşturulmalı, ders saatleri arttırılmalı bunlar yapılıncaya kadar da özellikle sınıf öğretmenleri her fırsatta sanatı çocukların yaşamına sokmaya çalışmalıdır.