Hayatım boyunca tanıdığım en şanssız insanlardan biri olmuşumdur. Her zaman yanlış zamanda yanlış yerde bulunur, hiçbir şeyimi şansa emanet etmem. Fakat şu da bir gerçek ki, hayat bazen şansa bağlıdır. Tesadüflere. Ya da gerçekten öyle midir?
İki adet inanış var. “ Bir şeyi isteme olasılığımız, o olasılığın gerçekleşme ihtimali ile ters orantılıdı.r” diyen murphy kanunu, ve “Evrene göre kural yoktur. Eğer bir şeye şimdi sahip olduğunuzun hislerini sunarsanız evren mutlaka yanıt verecektir.” Diyen çekim yasası. Dediğim gibi, şu 15 yıllık kısacık ömrümde şansım pek de yaver gitmemiştir benim. Daha doğrusu gitmemişti. Kendi kararlarımı kendim vermeye, kendi başımın çaresine bakmaya ve hayatımın seyrini kontrollü bir şekilde izlemeye başlayınca, şans diye bir şey kalmamış oluyor. Bu sebeple murphy kanununu kendi çizelgemde eledim ve inanın, herhangi bir fark olmadı. Evet, hevesinizi bu şekilde kırmak istemezdim fakat ne yazık ki şanssızlığım devam ediyor. Böylece tecrübe etmiş oldum ki, gerçekten ne olup ne olmamakla ilgisi yok. Gelelim çekim yasasına. Oralarda buralarda görmüşsünüzdür. Ritüeller, manifest sayıları, ve daha fazlası. Bunların kontrolsüz şekilde yapılmasını önermiyorum, burada iddia ettiğim şey gerçek olup olmaması değil, zaten gerçek olmasaydı yapıp yapmamanızın bir farkı kalmazdı. Neye inanırsanız o olursunuz. Evren size ayak uydurur, neye inandığınıza veya neye inanmadığınıza bakar. Benim nezlimde, evren ile cidden iletişim kurabilirsiniz. Örneğin manifest sayıları. Kolunuza bir düzine harf yazıp evrenin dilinde karşılığı olan değerlerin gerçekleşmesini beklemek sorgulanabilir bir şey, buna karışma ve yargılama hakkım yok. Sorgulama hakkımı da es geçiyorum. Asıl mesele bunların gerçekten de tehlikeli olabileceği. Tecrübeli olan insanlar kadar, olmayanlar da var ve her şeye körü körüne inanıp hayatınızı mahvedebilirsiniz. İnanmak, ne kadar çok bu kelimeyi kullanıyorum, değil mi? Hissettirmeye çalıştığım tam olarak bu. Hayatınızı nasıl yöneteceğiniz ile ilgili her şey, ama her şey size bağlıdır. Bunu unutmayın.
İnanın veya inanmayın, bazı şeyler de kontrolünüz olmadan ilerler. Yaşamın bazı gerçekleri bunlardır işte, en basitinden, ölüm ve doğum. Kim kontrollü doğuyor ki hayatta? Kim ölümünü engelleyebiliyor? Fakat bize verileni kadar yönetmek yetinmek yeterli midir sizce, böyle doğdum böyle yaşıyorum, böyle olacağım demek. Bize sadece tek bir hayat bahşedildi. Ne kadar süreceğini bilmediğimiz bir hayat. Kendi hayatınıza seyirci olmak, sadece uzaktan izleyip, kayıp gitmesini sağlamayı mı seçersiniz, yoksa ipleri elinize alıp hayatınızın efendisi olmayı mı?