Bir milletin geleceğini belirleyen şey o milletin gençleridir. Küçük yaştan itibaren verilen eğitimler ile nitelikli bireylerin yetiştirilmesi çok önemlidir. Fakat dünyanın birçok yerinde hala devam eden bir eğitim krizi var. Çocukların kötü eğitim sistemiyle köleleştirilmesi ve bu sisteme yem edilmesinden tutun, eğitim haklarının ellerinden alınmasına kadar devam eden olumsuz durumlar var. Biz çocukların daha iyi bir eğitim sistemi ile öğrenim görmeye hakkı yok mu? Sistemi nasıl değiştireceğiz?
Finlandiya, 2000 yılından beridir eğitim sistemi açısından örnek alınması gereken bir ülke. Bu sistemde takdir ettiğim noktalardan birisi öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı senesinde not ve puanlama verilmiyor olması. 16 yaşına gelen öğrenciler bu aşamadayken sınava giriyorlar. Ayrıca buna ek olarak Finlandiya’da ortalama ders saati 4 ila 5’tir. Geri kalan saatlerde öğrenciler spor ve yaşamsal faaliyetler ile meşgul oluyor. Japonya’da da durum benzer şekilde. Öğrenciler okul çıkışı birçok spor ve 21. Yüzyıl becerilerine dayalı faaliyetler yapıyorlar. En iyi eğitim sistemine sahip ülkelerin neredeyse hepsi matematik, kimya, fizik gibi derslerin yanı sıra sosyal faaliyetlere de önem veriyor. Kültür arası beceriler, liderlik ve sorumluluk, okuma ve dil becerileri, eleştirel düşünme ve problem çözme, yaratıcılık ve yenilikçilik gibi konuların ön planda tutuluyor olması ilk başta şaşırtıcı gelse de aslında en iyi sistem bu şekilde gerçekleşiyor. Nitelikli bireylerin ancak bu şekilde oluşturulabileceği apaçık ortada. Dünyada 160 milyon çocuk işçi mevcut. Nitelikli, çalışkan birey olmak bu değildir ki. Ve yahut üniversiteye kadar okumuş olup şu anda hiçbir beceriye sahip olamayan hatta işsiz kalan binlerce insan var. Maalesef ki sadece matematik bilerek mühendis, Türkçe bilerek yazar, fen bilerek doktor olunamıyor. Mutlaka insanın aklında 21. Yüzyıl becerileri bulunmalı. Artık Teknoloji Çağındayız. Teknolojiye hâkim olmayanları ve bilgisayar kullanmayı bilmeyenleri saymıyorum bile. Ahmet Ümit’in bu konuyu anlatan bir sözü var: “Bize çalışkan köleler değil, yaratıcı zekalar gerek.” Tam olarak aradığımız kelime ‘yaratıcı’ aslında.
Bizler de gelecekte milletimiz adına büyük başarılar elde edebilecek yaratıcı bireyler yetiştirebiliriz. Kübist tabloların yaratıcısı Pablo Picasso’nun da “Her yaratıcı hareket, öncesinde bir yıkımla başlar.” sözünün eğitim sisteminin başındakilere, gençlere ve çocuklara, hayatta eğitim öğretim adına umudunu kaybetmeyip çalışan herkese ilham olacağını umuyorum. Zekalarını kapalı odalara kilitleyenler için her zaman bir anahtar vardır aslında. Önemli olan bu anahtarın nasıl kullanılacağını öğretmek.