Fuardan Alınanlar

Kitap fuarı esasen çok da ilginç bir yer değildir. Sıradan bir kitapçıda görülemeyecek hiçbir iş görülmez, hatta kalabalıktan ötürü her şey daha da zorlaşır. Yine de adettendir gitmek, çok da farklıymış gibi her kitap fuarı açıldığında tüm şehir aynı küçük salona akın eder. Ben de bu küçük salona sığmaya çalışan insan kalabalığının bir parçası olmasam olmazdı tabii.

Popüler yayınevlerinin yanına yaklaşmak bile imkansızdı bir kere! Zannederdiniz Yapı Kredi Yayınları iflas etmiş, İş Bankası Yayınları o andan sonra kepengi indirecekmiş. Fuarda attığım tek bir turun ardından izdiham yaşanmasından korkup can havliyle attım kendimi dışarı. İki olsun bir daha adımımı atarsam! Birkaç liralık indirim yakalayabilmek için canımdan oluyordum neredeyse.

Telaşla dışarı kaçmadan önce poşetime atabildiğim kitaplardan biri tek günde bitirdiğim Martı. Bilerek mi aldım? Pek sayılmaz, sahafın arka raflarında paramın yettiği bir kitap bulduğuma sevinmiştim yalnızca. Yazarı Richard Bach, elimdeki de kitabın Say Yayınları’ndan altıncı baskısı. Oldum olası kötü sonla biten iç karartıcı romanları tercih etmişimdir, bu yüzden kitabın arkasını okuduğumda paramı boşa harcadığımı düşünmedim diyemeyeceğim. Fakat kitap beni olabilecek en iyi anlamda yanılttı. “Ne yapayım ben martıyı da uçuşunu da!” diye başladığım kitabın yarısını devirdiğimde iyiden iyiye hikayeye gömülmüştüm fark etmeden. Birey ve toplum çatışması, özgürlük gibi konular (aptal martılar üzerinden) keyifli bir şekilde işlenmiş, bana da önyargımı bir kenara koyup susmak düşmüş.

Diğer kitap, asla alakalı olmamakla birlikte, ezilerek can verme tehlikesiyle burun buruna gelmeme sebep olan Babaya Mektup. İş Bankası’nın standından güç bela aldığım bir Franz Kafka kitabı. Açıkçası okurken gözlerimin dolmadığını söylesem bu büyük bir yalan olur. Sayfaları çevirdikçe yazarın o ana kadar okuduğum diğer eserleri teker teker gözlerimin önünden geçti. Tabii ya, hepsini anlamam için gereken son yapboz parçası buydu işte! Bir anda anlam kazanan tüm o hikayeleri düşündüm, düşündükçe hüzünlendim. Sitemkâr, fakat bir o kadar da anlayışlı bir tavır hakimdi mektuba. Mektup babaya iletilmek üzere Kafka’nın annesine gitse de asla ulaşmamış, babası mektubu asla okumamış. Kitap hakkındaki en ilgi çekici noktalardan biri de buydu kesinlikle.

Korku içinde kaçtığım kitap fuarından elime geçenler bunlar yalnızca. Nefes almaktan vazgeçip belki bir iki kitap daha kapabilirdim belki sıra sıra kitabın içerisinden, kim bilir? Muhtemelen bu deneyim hakkında uzun süre şikayet edeceğim, yine de gelecek fuarda beni gördüğünüzde çok şaşırmamaya çalışın.

 

 

(Visited 50 times, 1 visits today)