Hepimiz Murphy Kanunu ve Çekim Yasası hakkında birkaç şey duymuşuzdur. Herkes tarafından kabul edilmediğinden ve hiçbir şüpheye yer verilmeyecek şekilde kanıtlanamadığından ikisi de birer iddiadır. Ancak yakından bakıldığında doğruluk payları olduğunu görüyoruz. Peki, hayatta rehberimiz hangisi olmalı? Hangisine inanmak daha doğru ve mantıklı?
Murphy Kanunu’nun temeli şu söze dayanır: “Eğer bir şeyin birden fazla olası sonucu varsa ve bu olasılıklardan biri kötüyse kesinlikle o gerçekleşecektir.” Aranan bir eşyanın en son bakılacak olan yerde bulunması, uyuyan bir bebeğin anne ve babası uykuya dalınca uyanması ya da yanlış numaranın hiçbir zaman meşgul çalmaması Murphy Kanunu’na örnek gösterilebilir. Halbuki bunlar aslında şans eseri gerçekleşen olaylardır. Olma olasılığı düşük bir olayın gerçekleşmesi zaten diğer olasılıkların gerçekleşmesinden daha çok ilgi görmez mi? Düşürdüğümüz market poşetinin içinde yumurtalar olan poşet olmasını Murphy Kanunu’na bağlarız fakat şansımızın yaver gittiği durumları göz ardı ederiz, yani daha önce düşürdüğümüz ve içinde kırılacak bir şey olmayan poşetleri umursamayız.
Çekim Yasası ise tam tersidir, bu yasaya göre düşünce ve duygularımız meydana gelen olayları çeker. Bir konu hakkında olumlu düşününce olumlu sonuçlanması ve karamsar düşününce iç açıcı olmayan sonuçların doğmasıdır. Evrene gönderdiğimiz enerji, isteğimizin bizim için ne kadar önemli ya da ne kadar küçük bir istek olduğuyla ilgilenmeden yalnızca aynı frekanstaki enerjiyi bulmaya çalışır. Bu da demek oluyor ki düşüncelerinizi yoğunlaştırdığımız şeyi evrene olumlu enerji göndererek kolayca elde ederiz. O yüzden bu yasaya inanan insanlar her zaman olabileceklerin en iyisini düşünmeye çalışıp her şeye iyimser yaklaşırlar.
Olaylara olumlu yaklaşmanın ve gerçekleşmesini istediğimiz taraftan bakmanın daha etkili olduğu kanıtlanmış bir şeydir. Pozitif düşünerek evrene pozitif enerji gönderirsek o da bize bunu geri verir. Barbara Fredrickson tarafından ortaya atılan “Genişlet ve Oluştur Teorisi’ne (Broaden-and-Build Theory) göre olumlu düşünceler bizim zihinsel ve duygusal kaynaklar oluşturmamızı ve bu sayede daha esnek olmamızı sağlar. Bu düşünceler bize sıkıntılı durumlarda insanlarla sağlıklı ilişkiler kurma, problem çözme ve daha geniş açıdan bakma konusunda yardımcı olur.
Kısaca pozitif duygular bizim hem bedensel ve zihinsel sağlığımızı olumlu yönde etkileyerek daha uzun yaşamamızı sağlar hem de pozitif enerjileri üzerimize çektiğimiz için isteklerimizin gerçekleşmesini sağlar. Bu nedenle hayattaki rehberimiz hep gerçekleşebilecek en kötü şeyin gerçekleşmesi olan Murphy Kanunu değil, bizi olumlu düşünmeye yönlendiren Çekim Yasası olmalı.