9 yaşındaki Begüm bugün 3.sınıfa başlayacaktı, okulun ilk günüydü. Diğer öğrenciler gibi o da akşamdan çantasını, kıyafetlerini hazırlamıştı ve heyecandan uyuyamamıştı. Yerinde duramıyordu sanki yaz tatili boyunca her gün arkadaşlarını görmemiş gibi onlarla okulda görüşmek için sabırsızlanıyordu. Herkes 7 yaşından itibaren okula başlamaya zorunluydu, öğretmenler dersleri dışarda interaktif bir şekilde işlerdi. Çocuklar bu sayede sıkılmaz hep okula gelmeyi dört gözle beklerlerdi.
Meyve ağaçları ve çiçeklerle dolu bahçesi olan müstakil evinden çıkıp arabaya doğru yürürken eşit yükseklikteki evlere baktı. Tüm evler eşit yükseklikteydi çünkü kimsenin hakkı yoktu bir başkasının göreceği ufuk çizgisini engellemeye. Sokak lambaları engelli yoluna yapılmamıştı, arabalar da kaldırama park etmiyordu. Servisin gelmesini beklerken oturdu bankta ve düşüncelere daldı. Geleceğini düşünmeye başladı. Evet buna çok vardı ama yine de o emin olmak istiyordu burda yaşayıp yaşamamak istediğinden. Huzurevleri, herkesin kendi eviydi, herkesin evi huzurlu ve aileler hep birlikte yaşardı. Çocuk gelinler yoktu, çocuk işçiler yoktu, dilendirilen çocuklar da yoktu. O yüzden tatile başka bir ülkeye gittiklerinde çok garipsiyorlardı kendi yaşıtlarını çalışırken görünce.Ne kadar şanslı olduğunun farkındaydı.
Dünyada sular durulmuyorken, her zaman olduğu gibi Kanarika’da insanlar huzur, mutluluk içinde yaşıyorlardı. Herkes birbirini sever, kimse birbirinin çukurunu kazmazdı. Ne sorun vardı ne de sıkıntı. Herkes gıpta ile bakardı onlara. Çünkü gerek var mıydı soruna, sıkıntıya? Hep beraber yaşayabileceğimiz herkese yer olan büyüleyici ülkemizde savaş yerine barış, cahillik yerine bilgelik vardı ve bununla birlikte herkes kendi düşüncelerini söylemekte özgürdü. Hapise girmeden haber yapılabilip kadınların başın üstünde tutulduğu ama kimseden de üstün olmadığı anlaşılıp eşitlik sağlanır ve diğer cinse ilgi duymak normal veyahut da saygı duyulurdu. Toplumdan para çalacak bir devlet yönetimi yoktu. Bu ülkede devlet yönetimi, halk tarafından seçilen bireylerin birleşmesi ile gerçekleştiriliyor ve herkes birlik içinde. Kimsenin sağcı ya da solcu diye ayırt edilmediği, yandaş olanların el üstünde tutulmadığı ve kendinden olmayanların kuyusunun kazılmadığı bir yönetim var. Ne yazılan bir kitaptan korkar bu devlet ne de okunan şiirden. Düşünce özgürlüğünün varlığını herkesin hissettiği ve düşüncelerini korkusuzca ifade edebildiği bir ülke. İnsanların içine daha kötülük doğmamıştı ve herkes o yoksullara, ihtiyaç içindekilere yardımda bulunmak için elinden geleni ardına koymazdı. Yani doğuştan herkeste doğruyu ve yanlışı ayırabilme yetisi vardı, o yüzden çok sıkıntı çıkmıyordu.
Para birimi yoktu çünkü herkes çalıştığı kadar kazanırdı. Atalarımızın da dediği gibi ‘Ne ekersen onu biçersin.’. Peki herkesin vejeteryan olduğu bir şehre ne dersiniz? Hayvanların da en az insanlar kadar yaşama hakkı olduğuna inanıldığından ve uyulmadığı taktirde ölüme kadar giden cezalara çarptırılırlardı.
Begüm bu düşüncelere dalmışken bi anda bi sarsıntı geçirdi ne olduğunu anlayamıyordu ama bi sesler duyuyordu. Her şey çok hızlı gelişti, kendine geldiğinde havaalanındaydı.