Bu ay ki beyaz perde köşemiz için vizyondaki filmlerden seçtiğim film ‘Bergen’ çıktığı ilk günden hatta fragmanının yayınlandığı ilk andan itibaren ülkede büyük ses getiren bir film. Bergen’in hayatı, yaşadıkları, yaşamaya çalışması ve tüm olumsuzluklara karşı dimdik durabilmeyi başarabilmesi üzerine tabii maalesef ki bir noktada onunda elinden bir şey gelemedi ve aşkının kurbanı oldu.
Ülkemizin büyük ses getiren bir döneme adını vuran büyük sanatçısı arabeskin kraliçesi ‘Bergen’ sesiyle büyüleyen küçük yaşta bu yeteneğini fark edip üzerine tüm gücüyle koşan başarılı bir kadın. Tek aşkı sahnesi, şarkıları, enstrümanları olan Bergen, yeteneğinin fark edildiği ilk anda ilgi görmeye başlamıştı. O dönem herkes onun peşindeydi onu dinlemek için can atıyordu, o da bu durumdan çok mutluydu çünkü sevdiği işte belki de hiç hayal etmediği kadar yükselecekti ama maalesef ki onun da başına çok korkunç bir şey geldi: Aşık oldu. İnsanı her duygu farklı yerlere çeker ama aşk bunun en tehlikeli olanlarındandır. Sevgi mutluluk hüzün kin öfke aşk vb. birçok duygunun ortak tek noktası en yüksekte yaşandığı zaman çok tehlikeli olmasıdır. Bergen’de sonunda aşkının tehlikesine kapıldı. Bir insan çok severse ne kadar affeder bunun örneğiydi belki de kendinden bile çok sevdiği aşkı yüzünden hiç hayal etmediği aklının ucundan geçmeyecek şeyler yaşadı, evlenmişti belki ondan mutlusu yoktu ama daha evlendiği ilk anda ondan sahneyi bırakması istendi, aşk bu mudur? Seviyorsan bir seylerden fedakar olmak mı zorundadır insan… Ama o bunu da kabul etmişti sırf sevgisi için, onun bu fedakarlığına rağmen bu bile sonrasında onu mutlu etmedi hep ezildi ama bir noktada şarkılarıyla güçlendi. Dimdik durmaya çalıştı kadının gücünü gösterdi belki de o dönem herkese bir sahne çıkışı üzerine kiloyla kezzap atıldı tüm vücudu yandı, gözünü kaybetti aylarca tedavi gördü ama bir noktada yine tutundu hayata çünkü biliyordu o bunu başarırdı ve başardı da. Sahnelere şöhrete geri döndü ününe ün kattı birçok kişi ona acıyordu ama o hep acınmak istemediğini söyledi hayata tutundu şarkılar onu bağladı ayağa kaldırdı tabii kurtulamadığı ve bazen unuttuğu bir problem vardı kocası… Peşini asla bırakmadı uzakta bile olsa canını yakmaya devam etti arabası yakıldı, sahnede bacağından bıçaklandı üzerine iftiralar atıldı ama o hep dimdik durdu, durmaya devam etti. Bir noktada onun da elinden bir şey gelmedi aşık olduğu adam uğruna her şeyi yaptığı, sürekli affettiği kocası bu sefer ona çok acımasız bir son hazırladı sahnesinden çıkmış evine dönerken yolda önünü kesip acımadan silahla ateş etti ve sana çok aşığım dediği kadını oracıkta öldürdü. Bergen’in birkaç yıllık bu kısa şöhret, aşk mutluluk, başarı dolu hayatı orada sonlandı.
Bizi biz yapan şey duygularımızdır aslında ama bazen bu duygular bazıları tarafından acımasızca sonlandırılabilir. Dünya üzerinde günde yüzlerce kadın öldürülürken Bergen de bu acımasızca öldürülüp namus cinayeti denen kadınlardan bir tanesi. Filmde bize aslında gerçek hayatta gözümüzün önünde birçok öldürülen kadının neler yaşadığı gösterildi. Susmamalıyız, görmezden gelmemeliyiz. Bergen’in o yıllarından şimdi sadece birçok anısı şarkıları yaşadıkları ve filmi kaldı.