Murphy Kanunu, genç mühendis Edward Murphy tarafından 1949’da ortaya atılmış başarısızlıklar ve hata kaynaklarının karmaşık sistemlerde incelenmesi üzerine ortaya konan özdeyişlerdir. Bu kanunun en temel “Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir.” sözüne dayanır. Ancak “Ters gidebilecek her şey, ters gidecektir.” olarak da bilinen Finagle Kanunu daha yaygın bilinir.
Çekim yasası ise olumlu veya olumsuz düşüncelerin bir kişinin hayatına olumlu veya olumsuz deneyimler getirdiği inanç olarak tanımlanabilir. Çekim yasası, her ne kadar ‘yasa’ olarak geçse de, bir sözdebilimdir. Yani hiçbir deneysel, bilimsel kanıt tarafından desteklenmeyen bir hipotezdir. İnsanların olasılıklar arasındaki yaklaşımın taban alır. İsmi de zaten insaların çekiminden gelir.
Bu kanunlar gerekli kurullar tarafından henüz onaylanmadığı için kesinliği veya bi netliği yok. Bu nedenle bazı insanlar bu kanunlara inanıyorken bazı insanlar herhangi bir kanıt olmadan inanmayacaklarını söylüyorlar. Ben bu konuda kanıtların olması gerektiğini savunan insanların haklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü tıpkı günümüzdeki bilgi kirliliği gibi kanıdı olmayan hipotezlere, prensiplere inanmak pek de akıl kârı değil.
Bazı insanlar bu yasaların denendiği zaman Murphy Kanunun ilk maddesinin gerçek olacağını düşünerek denenmediğini savunuyor. Çekim yasasının ise denendiği ve kanıtlandığını ancak insanların olumlu düşünceleri yerine olumsuz düşüncelerini topladığı için gereksiz olduğunun düşünüldüğünü söylüyorlar. Ayrıca bu tür kanunların gün içinde kolayca karşımıza çıkabileceğini de söylüyorlar. Fakat elimizde herhangi bir somut bilgi olmadan bunları sebep sayamayız. Her ne kadar gün içinde bazen bunlarla karşılaşsak da inanamayız. Edward Aloysius Murphy bile bu kanunu ortaya attığında insan bedeninin en fazla ne kadar ivmeye dayanabileceğini bulmak için yapılan çok maliyetli bir deneyde birkaç hatanın tüm deneyin başarısız olmasını ele almıştı. Yani gündelik bir çıkarım yapmıştı. Ek olarak, Yhprum Kanunları ise temel olarak “Çalışabilen her şey, çalışır.” ilkesine dayanır. Bu nedenle Murphy Kanunlarının tersi olarak da bilinir.
Sonuç olarak gündelik hayatımızda yaşadığımız tecrübelerden yaptığımız çıkarımları kendimize bir ders edinebiliriz ancak bunlara kanun demek, özellikle elimizde herhangi bir kanıt veya somut bilgi olmadan, insanları yanlış yönlendirebilir. Hatta bu insanları hayati kararlarını etkileyebilir. Bence bu tip kanun olarak da bilinen hipotez veya prensipler, yani sözdebilimler, yalandır ve onaylanana kadar da yalan olarak kalacaktır. Benim tavsiyem bunlara hiçbir şekilde inanılmaması yönünde. Olur da bir gün Murphy Yasası kanıtlanırsa, bilin ki tüm kötü olasılıkları yaşadıktan, yani tecrübelendikten sonra, hayatımıza girecektir.
Orkan Selcuk