Mevsimlerin değişim hızını bile fark edemeyecek hale geldiğimi düşünüyorum. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşünürken bile kendimi değerli vaktimi harcadığımı fark ederken buluyorum. Şu anda bile zaman kontrolü yapmakla ve mevsimler elimden kayıp gitmeden en azından bir şey bile tamamlamış, başarmış olabilmek için elimden gelenin en iyisini yapmak için çabalıyorum. Belki genç olduğumdandır, emin değilim. Fakat emin olduğum bir şey varsa o da geçirdiğim her anın beni için çok değerli olması ve bu anları en iyi şekilde yaşamış olmak için en doğru seçimleri yapmam gerektiğidir. En çok boş zamanımın olduğu vakitler de tatillerin olduğu vakittir. Bu yüzden tatillerimi en dolu ve verimli şekilde geçirmek benim için önemli. Yani nereye gideceğim ve nasıl aktiviteler yapacağım önemli.
Açıkçası tatile çıkarken daha plansız olmayı ve boş vakitlerimin, açık zihnimin beni arzuladığım yerlere götürmesini tercih eden biriyim. Yaşım dolayısıyla henüz tek başıma tatile çıkamadığım ve kendi kendime bu şekilde kararları vermeye iznim olmadığından büyük hayal kırıklıkları yaşıyorum her tatil vakitleri geldiğinde. Her zaman olduğu gibi fikirler paylaşılıyor ve ortak kararla belirli yerlere gidiliyor. Bu tatil grubumuzun içinden bazıları uzun ve güzel manzaralı yolları tatilin en iç açıcı kısmı olarak görüyor, bazıları geri dönüşü, bazıları ise edilen sohbetleri ve yeniler yemekleri önemli buluyor. Herkesin tamamen kendine göre beğendikleri ve beğenmedikleri şeyler oluyor doğal olarak ve bu yüzden de grup olarak tatile çıkmayı zor ve zahmetli buluyorum. Dediğim gibi, elimde olsa tek başıma çıkardım plansız tatillerime. Galiba bütün bu insanlardan uzaklaşma isteğim büyük bir ailemin olması. Her gün gördüğüm sayıca fazla yüzden bıkmış olmama kadar normal bir şey olacağını zannetmiyorum. Hepsi sadece günlük yaşamımın monotonluğundan ve sıkıcılığından kaçmak için birer hayal, umut belki de. ‘Bir gün gideceğim. Yeterince büyürsem tek başıma kafa dinlemeye gidebilirim. Kaçabilirim’ Büyümekle bir alakası olduğunu düşünmüyorum bu durumun.
Böyle insan gruplarında tatilin en sevilen kısımlarında belirli farklılıklar olduğu gibi, bir de gidilen yerlerde büyük fikir ayrılıkları olduğu kaçınılamaz bir gerçektir. İki farklı tatil türünü ele alalım; tarihi bir kültür turu yapılan bir gezi ya da Güney’de sahillerde geçirilen huzurlu bir gezi… Şahsen tatillerin öğrenmek için olduğunu asla düşünmüyorum. Elime kitabımı ve içeceğimi alıp sakin bir sahilde uzanıp rahatlamayı herhangi bir kültürel tura tercih ederim. Tarihi yerleri gezip görmek tabii ki de çok önemli ve belirli yerlerin, yapıtların görülmeye değer, hatta görülmesi gereklilik olduğunu düşünüyorum. Fakat söylediğim gibi, sahilde geçirilen vakte karşı tarihi turları seçeceğimi hiç zannetmiyorum.
Sanırım deniz kenarında oturmak ve kestirmek kadar sevdiğim bir şey yok. Çocuk sesi veya fazladan beni rahatsız edebilecek bir sen olmayacak ve sadece kendimle birlikte uzanıp duracağım. Var olacağım. Sadece o an orada olacağım. Başka kimse olmayacak. Sadece ben ve kitabım. Gelip geçen insanları izlerim. Suya girişlerini, konuşma şekillerini, mimiklerini ve el kol hareketlerini, yüzüşlerini seyrederim. Sonra da sudan çıkışlarını ve kurulanışlarını, içeceklerini içişlerini ve bütün eşyalarını toplayıp uzaklaşmalarını izlerim ve düşünürüm; acaba o olmak nasıl hissettirirdi?