Mihrimah her zaman ki gibi erkenden kalkmış dolmuş durağına yürüyordu.Her gün aynı şeyleri yapmaktan bıkmış olduğunu çok belli eden ifadesi hiç yüzünden eksik oömuyordu. Mihrimah kendini bildi bileli hep deli dolu bir kişiliğe sahipti. Ta ki mimarlık mezunu olmasına rağmen iş bulamadığı için sevmediği bir mesleği yapmaya başlayana kadar. Şu an ise mimarlık yapmak yerine bir kafede garsonluk yapıyordu.İ
İş yerine geldiğinde kafenin beklediğinden de kalabalık olduğunu gördü.Patronun ona olan ters bakışlarından geç kaldığını anladı. Tam yanına gidip açıklama yapıcakken patronu arkasını dönüp önlüğünü mihrimah a uzattı.Önlüğü takıp sipariş almaya gitti. En sağ masalardan birinde sekiz dokuz yaşlarında bir kız çocuğu oturuyordu. Küçük kız annesine bir şeyler anlatmaya belki de anılarını annesiyle paylaşmaya çalışsa da annesi onun gözüne bile bakmıyor ve telefonuyla uğraşıyordu. Küçük kızın önünce bir dergi açılıydı. Mihrimah siparişlerini almaya masaya geldiğinde küçük kız içtenlikle gülümsedi.Kü.ük kız çocuk menüsü istediğini söyledi. Mihrimah tam giderken arkasında bir ses duydu.
-Adımı sormadan mı gideceksin ?
-Kusura bakma tatlı kız benim hatam. Adın ne ?
Küçük kız yine o içten gülümsemesiyle yanıt verdi.
-Bade . Senin adın ne ?
-Mihrimah.
-Sultan olan mihrimah gibi mi.
-Sanırım öyle.
-Niye sanırım dedin ki?
-Onun gibi mükemmel bir hayatım yok.
Küçük kızın gülümsemesi birden soldu.
-Peki onun hayatına en azından bir gün sahip olmak ister miydin ?
-Çok güzel olurdu.Tarihe merakım yok da diyemem.
Mihrimah küçük kıza gülümseyip işinin başına döndü.Onu izleyen patronunun küçük kızla konuşarak vakit kaybetmesinden pek de memnun olmadığı belliydi.Mihrimah kimsenin ona kötü davrandığı bir ortamda asla durmazdı fakat geçimini sağlamak istiyorsa hoşnut olmasa da orda çalışmak durumundaydı.
Bir saat sonra Mihrimah küçük kızın kalktığı masayı temizlemek için masaya gitti.Masa da bir mektup ve bir mum vardı.Mektupta,“Dileğini gerçekleştirmek için bu mumu yakıp üflemen yeterli yazıyordu“Mihrimah kendine kendine çocukların her şeyi bu kadar kolay sanmasının ,bu masumluğu hala kaybetmemelerinin güzelliğinin nasıl bir şey olduğunu düşündü.Notu ve mumu cebine koyup işine devam etti.Mesayi saatti bittiğinde dolmuş durağına yürümeye başladı.Tam montunu giyicekken cebinde bir ağırlık hisetti ve küçük kızın ona verdiği mumu cebinden çıkardı.Yanından eksik etmediği kibritini çıkardı ve bir daha çocuk olmanın verdiği masumluğu yaşama umuduyla mumu yaktı ve üfledi.
Gözünü açtığında her yerde altınlarla döşenmiş mobilyalar ve koskocaman bir yatakla karşılaştı.Şaşkınlığını gizleyemeyecek olucak ki bir kadın sesi,
-İyi misin sultanım ?
Dedi.Mihrimah kafasını sallayarak kadını onayladı ve kendi kendine birisi bana böyle bir şeyin olucağını söyleseydi imkansız derdim dedi.Sonra küçük kızı hatırladı.Annesinin onu umursamamasını düşündü.İnsanların çocukları küçöümsediğini bir kere daha anlayıp,bir günlük mükemmel hayatını yaşamaya başladı.