“Teknolojisizliğin” Götürecekleri

Sabah uyandım, günün cumartesi olmasının verdiği mutlulukla tebessüm ettim. Dışarıda gördüğüm güneşli ve bulutsuz hava bugünün iyi geçeceğini işaret ediyor gibiydi. Telefonu elime aldım ve geçen günün yazışmalarını okudum, beni ilgilendiren bir şey göremeyince internette dolaşmaya başladım. Ne idiği belirsiz şeylerle dolu olan internet adlı bu sanal alem adeta zamanı hızlandırıyordu. Dakikalar saniyeler, saatler dakikalar gibi geliyordu insana. En sonunda telefonu kapattım ve komodinin üzerine koydum. Evde yapacak başka bir şey bulamayınca bahçeye inmeye karar verdim.

Merdivenleri inmek istemedim ve asansöre atladım. bahçeye indiğimde saf oksijeni ciğerlerime çekebilmenin mutluluğuyla enerji doldum ve koşmaya başladım. Sokakta kimsecikler yoktu, galiba saatler henüz ben dışında kimseyi uyandıracak kadar ilerlememişti. Bir süre sonra yoruldum ve koşmayı bıraktım. Yalnızken düşünmeyi severdim, aklıma sabah iki saatime mâl olan telefon, internet ve türevleri geldi. Bunlar gibi teknolojik cihazlar herkesin hayatında büyük bir yer kaplıyordu fakat “ya olmasalardı?” diye düşünmeden edemedim. Eğer olmasalardı meslekleri yok yere hayatlarından kareler paylaşıp insanların beğenilerini toplamak olan yüzbinlerce takipçiye sahip fenomenlerin işsiz olacakları aşikardı fakat teknoloji sadece sosyal medyadan ibaret değildi.

“insan hayatı zorlaşırdı” diye geçirdim içimden. Telefon, bilgisayar ve diğer cihazlardan öte çamaşır, kurutma makinesini ve ütüyü düşününce durumu biraz daha netleştirdim. Günümüzde insanlar zaman yönetimlerini bunlara göre yapmaktalardı. Bunlar olmasaydı öğrencilerin okul kıyafetleri nasıl pazartesi gününe giyilmeye hazır hale gelecekti? Kirlendiklerinde sabunlu suyun içine atılıp yarım saat boyunca çitilenmeleri, çek-asa serilip iki gün kurumaya bırakılmaları ve kırışıklıklarının giderilmesi için gerilmiş bir biçimde saatlerce beklemeleri mi gerekecekti? Hazıra alışmış yirmi birinci yüzyıl toplumu için bunlar kâbustan farksızdı.

Sağlık sektörü de bu durumdan bir hayli çekerdi. Röntgen olmadığında kırıklar tespit edilemeyecek, insanlar gerekli tedaviyi göremeyeceklerdi veya diyaliz makinesi olmasaydı böbreklerinde sıkıntı olan herkes ölüme mi terk edilecekti? Bunlardan da öte, elektroşok olmasaydı hayata döndürülebilecek insanlar gözlerini tekrar açamayacak mıydı?

Peki ya ulaşım nasıl sağlanacaktı, yolculuklar nasıl olacaktı? Araba, tren, metro, otobüs, tramvay ve dahası… Bunları hiç bilmiyor olacaktık. O zaman Nasreddin Hoca gibi eşeğe veya Araplar gibi deveye mi binecektik? On beş dakikada gözümüz kapalı gittiğimiz yollar saatler veya ülkeler arası seyahatler günler mi sürecekti? Kulağa hiç mi hiç hoş gelmiyordu.

Ödevlerimizi nasıl yapacağımızı düşünmek bile çok zordu. Anlamsız bir şey yazdığımızda bile en uygun sonuçları bizim için sentezleyip karşımıza binlerce kaynak çıkaran tarayıcılar ve arama motorları yoktu, o zaman kütüphane kütüphane gezip cevabı bulundurma ihtimali olan bütün kitapları toplayıp incelemek ve cevabı bulduğumuzda hepsini geri yerlerine koymak mı lazımdı? Bu ödevlerden kendimize zaman ayıramamak demekti.

İletişimde de ilkel yollara geri dönmek zorunda kalırdık herhalde. Postamızın güvercinler veya insanlar tarafından gönderilmesini ve cevabın geri bize gelmesini beklemek ömür törpüsü olacaktı. Peki ya çevremizdeki en yüksek tepeye çıksak ateş yaksak ve rüzgardan dumanı istediğimiz kişiye ulaştırmasını rica etsek bunu bizim için yapar mıydı?

Bu düşündüklerim teknoloji kavramının yüzde onu eder miydi bilmiyorum. Fakat kesin bildiğim bir şey varsa o da teknolojinin baktığımız her yerde mevcut olmasıydı. Teknoloji olmadan yaşamak tekrar antik çağlara dönmek gibiydi. Gerçi antik çağda bile teknolojinin yeri her ne kadar ismi teknoloji olmasa da önemliydi. Günümüzde teknolojisiz yaşamak gerçekten kolay olmazdı.

(Visited 9 times, 1 visits today)